Bir çok yerde okumuş olabilirsiniz bu dokunaklı yaşam öyküsünü. Ancak ne kadar çok yazılır ve paylaşılırsa koşulsuz sevginin sıcaklığını, dostluğun değerini içimizde o kadar çok hissederiz diye düşünüyorum. Özellikle söz konusu kahraman konuşamayan, derdini anlatamayan ancak her koşulda insanların yanında yer alan ve onlara koşulsuz sevgileriyle bağlı olan köpeklerse.
Şimdi gelin 1924 yılına
ve Uzakdoğu’nun gizemli ülkesi Japonya’ya uzanalım. Tokyo Üniversitesi Ziraat
bölümünde görev yapan bir Japon profesör ve köpeği ile ilgili gerçek bir hayat
hikayesine konuk olalım.
Üniversite’deki görevine
her gün trenle gidip gelen profesör Hidesaburo Ueno, bir gün metro istasyonunda
küçük bir köpek yavrusu bulur. Çok sevdiği köpeğine ‘Hachiko’ ismini verir. Hachiko,
beyaz bir köpek olup, safkan akita cinsidir.
İsterseniz gelin önce bu
güzel köpeğin özelliklerine bakalım. Akita cinsi köpekler; en
büyük Japon köpek türü. Ağırbaşlılığı ve sakinliği ile bilinir. Biçimli yapısı ve
kendine has görüntüsü ile diğer ırklardan bir bakışta ayrılır. Yapı olarak yüksek,
sağlam bedenli, dik kulaklı, kıvrık kuyrukludur. Koku alma duyuları
kuvvetlidir. Özellikle güçlülüğü ve dayanıklılığıyla tanınır. Soğuk iklim köpeğidir.
Çok iyi yüzer. Akıllı ve cesurdur. Koruma köpeği olarak görev yapar. Fazla
havlamaz, ama ilginç bir ses tonu vardır. Uzun yürüyüşler yapmayı sever.
Sakin
olmasına rağmen bazen başına buyruktur. İşte bizim vefalı minik köpeğimiz de bu
ırktan. Şimdi gelin öykümüze geri dönelim
İşte bu güzel yavru
köpek, sahibiyle yürüyüşlere bayılır. Ve her sabah üniversiteye gitmek için evinden
metroya kadar yürüyen profesöre eşlik
eder.
Her gün aralıksız devam
eden bu beraber sabah yürüyüşleri, metronun dış kapısında son bulur. Oradan sahibini
uğurlayan Hachiko, eve geri döner. Ve akşamları evde yeniden buluşurlar. Ancak bir
akşam üniversite dönüşünde, metronun çıkışında Hachiko’yu kendisini beklerken
gören profesör çok şaşırır. Elbette çok da sevinir.
Irkının özelliklerine sahip
ve son derece akıllı bir köpek olan Hachiko, sahibinin eve dönüş saatlerini
hesaplayıp; aynı yolu kullanacağını düşünerek metronun önüne gitmiştir.
Ve bu güzel seremoni tam
bir yıl boyunca saatini hiç şaşırmadan sevgiyle devam eder. Hachiko, her sabah
sahibini metroya kadar götürür, her akşam iş çıkışında da metronun önünde
karşılar.
Ancak normal başlayan
bir günün akşamında profesör metrodan çıkmaz. O akşam da sahibi için metro
kapısında bekleyen Hachiko şaşkındır. Yine de umudunu kaybetmeden bütün bir
gece boyu metronun kapısında bekler. Sahibi ortalıkta yoktur.
Bir sonraki akşam Hachiko
yine aynı yerde beklemeye devam eder, ancak profesör yine ortada görünmez.
Üçüncü akşam da tablo aynıdır. Metro kapısında boynu bükük bir köpek ısrarla
sahibini beklemektedir.
Oysa ki profesör son gün
üniversitede kalp krizi geçirip hayata veda etmiştir. Olanlardan habersiz sadık
köpeği ise her akşam inatla gözlerini metro çıkışına dikerek beklemektedir. Hem
de umudunu hiç kaybetmeden.
Pekiyi bu bekleyiş ne
kadar sürer dersiniz? Haftalar, aylar geçer, yıllar birbirini kovalar. Hachiko
tam 10 yıl boyunca Tokyo metrosunun Shibuya İstasyonunun kapısına gider. Ve 12
yaşındayken sahibini beklediği metronun kapısında hayata veda eder.
Japonlar ise sadakat ve
sevginin bu güzel örneğini sembolleştirir ve ölümünden hemen sonra Hachiko’nun
heykelini dikerler. Tam da 10 yıl boyunca sahibini beklediği Shibuya
İstasyonunun kapısına.
İkinci Dünya Savaşı'ndan
sonra da Hachiko'yu unutmayan Japonlar, 1948'de yeni heykelini yaparlar.
Bugün
Japonya’ya gidenler ve yolu o metroya düşenler bu sevgi dolu sadık köpeğin
heykeli ile karşılaşır. Shibuya istasyonun o kapısı Hachiko çıkışı olarak
bilinir ve Tokyo'nun en önemli buluşma merkezlerinden birisidir.
Üstelik her yıl
Hachiko'nun ölüm yıldönümü olan 8 Nisan'da da bütün hayvan severler heykelin
önünde buluşur. Koşulsuz sevginin vefası olarak.
Ayrıca Japonya’da çok
sevilen bu köpeğin küçük heykelcikleri yapılmış; çünkü sağlığın sembolü
sayılıyor. Hasta olanlara bir an önce sağlıklarına kavuşmaları amacıyla hediye
olarak veriliyor ya da gönderiliyor.
Bir profesör ve bir
köpek arasında yaşanan bu sımsıcak sevginin ve dostluğun hikayesi 1987 yılında
bir film olarak da karşımıza çıkar. Başrolünde Richard Gere oynar ve film
izleyenler tarafında beğeni ile karşılanır. Seyredenlerin büyük çoğunluğu
sinemayı göz yaşları içinde terk ederler. Bu denli dokunaklı bir filmdir, tıpkı
gerçek öyküsünde olduğu gibi.
Küçücük bir köpek
yaptığı sıradışı davranışı ile bizlere koşulsuz sevginin en güzel örneğini
verir. Kendisine yapılan iyiliği asla unutmaz. Sahibi ölene değin terk etmez,
gelmeyeceğini bile bile son anına kadar bekler.
Bakın İstanbul doğumlu
yazar Eddie Anter ne der; "Yaşam boyunca karşınıza çıkan zorluklar ve
yaşadığınız acılar bedeldir. Bedelini ödemediğiniz hiçbir şeyin tadını
çıkartamazsınız. Tadını çıkartamadığınız zamanlarda da bilin ki bir bedel
ödüyorsunuzdur veya ödemeyi siz seçtiniz.'' Kimbilir belki de bu güzel vefalı
köpeğimiz de tam 10 yıl bekleyerek vefasının bedelini ödemiştir.
Konu köpeklerden ve
onların sadakatinden açılmışken yakın tarihimizden şahit olduğumuz iki örneği
daha paylaşmak istiyorum.
Bunlardan bir tanesi
Brezilya’dan. Geçtiğimiz yıl orada büyük bir sel felaketi yaşandı ve neredeyse 600'den
fazla kişi can verdi. Ölenlerden birisi olan Cristina M.C. Santana. Köpeği Leao
ise sahibinin mezarının başından ayrılmıyor. Sahibi gömüldüğü günden beri
mezarın yanında yatıp kalkan Leao'yu kimse oradan ayıramıyor. Sadık köpek,
sadece karnını doyurmak için mezarın başından ayrılıyor, ihtiyaçlarını
giderdikten sonra tekrar sahibinin mezarı başına geri dönüyor. İşte yine bir
köpek ve yine vefanın güzelliği.
Diğer örneğimiz ise
Çin’in Panjiatun köyünde yaşayan Lao Pan adındaki bir Çinli’ ye ait. Lao Pan 68
yaşında öldüğünde, sadık dostu köpeği bir süre gözlerden kaybolur. Ancak daha
sonra ölen yaşlı adamın mezarının başında olduğu görülür ve ondan sonra da hiç
kimse köpeği oradan ayrılmaya ikna edemez. Bu durumu kabullenen köylüler ise
köpek için mezarın başına yemek getirmeye devam eder.
Bu ve bezer güzel
öyküler var ve olmaya da devam edecek. Çünkü insanlar hayatın zor yaşam
koşullarında sıcacık sevgiyi, sadakati, şefkati önemsiyor. Köpekler de bunun en
güzel örneğini veren canlılardan bir tanesi. Bu kadar çok sevilmesi ve
karşılıksız sevginin bu kadar yoğun yaşanması da belki bu yüzden.
Son sözlerimi şiirlerini
çok sevdiğim Cahit Sıtkı Tarancı’dan bir dörtlükle yapmak istiyorum; şu anda
içinde bulunduğumuz durumu en iyi özetleyen dizeleri ile …
‘’Yalnızlığımızla
çoğalıp, kalabalıklığımızla eksiliyoruz.
Ve öylesine kalabalık ki yalnızlığımız.
Ne yana dönsek kendimize çarpıyoruz.’’
İşte böyle bir ortamda
koşulsuz sımsıcak sevgiler nasıl da iyi geliyor susayan yüreklerimize…
Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ
29.05.2013
Koşulsuz sevgi, Evlat, Tanrı ve Ülke sevgisinde var ...Bunu tadabilmekse güzel.
YanıtlaSil