22 Haziran 2013 Cumartesi

KOŞULSUZ SEVGİNİN zor ama zevkli YOLLARI ( 1/2 )

Bir insan koşulsuz sevebilir mi? Ya da ünlü Japon yazar Masumi Toyotome’nin sözleriyle HER ŞEYE RAĞMEN sevebilir, sevgisini devam ettirebilir mi?

Ben koşulsuz sevginin HAYATA karşı gösterilmesinden yanayım. Her ne yaşanmış olursa  olsun, her şeye rağmen ve her şeye inat hayatı, yaşamayı sevmek KOŞULSUZ sevmek gerek. Tebessümle sımsıkı sarılmak gerek.

Tartışmasız, tüm annelerin yavrularına beslediği sevgi koşulsuz ve her daim sımsıcaktır. Ama iş ikili ilişkilere ve oradaki sevgiye gelince; koşulsuz olmanın biraz zor olduğu görülüyor. Etrafımızdaki örneklerden ve belki de yaşadıklarımızdan.

Tıpkı İlhan Berk’in dediği gibi; ‘’kimseyi kırmayayım diyorum, bir de bakıyorum kendim paramparçayım.’’

Dünyadaki en güzel duygulardan birisi olan sevginin bir de gelin bu yönünü irdeleyelim. Çeşitlerine bakalım, bunları yaparken kendimizle yüzleşme cesareti gösterelim. Bir anlamda içimize ve duygularımıza ayna tutalım. Belki yaptığımız hataları görüp, değiştirecek cesareti yakalarız, ne dersiniz?

İşe ünlü Japon yazarın sevgi tanımlamasıyla başlamakta fayda var. ‘Three Kinds of Love’ isimli kitabında sevgiyi üçe ayırmış yazar.

*EĞER türü SEVGİ,

*ÇÜNKÜ türü SEVGİ,

*RAĞMEN türü SEVGİ.

EĞER türü sevgi hayatta en çok rastlanan tür. Belli bir şarta bağlı olup, karşılık bekliyor. Bu durum biraz bencilce elbette. Sevgide karşılık beklenmemesi gerektiğini hepimiz biliyoruz, öyle değil mi? Ama uygulama safhasında ne kadar gerçekçiyiz, orası tartışılır. Çünkü günümüz karşılıklı ilişkilerinde hep bir menfaat ve beklenti var. Sonuç ise ortada. Aşkla başlayan ama kısacık süren ilişkiler… Üstelik bir  koşula, beklentiye bağlı olduğu için; zaman içinde giderek artan bir yük haline gelmesi de kaçınılmaz.  Hangimiz sevginin söz konusu olduğu bir yerde böylesi ağır yüklerle yaşamayı isteriz ki?

ÇÜNKÜ türü sevgide kişi sahip oldukları ya da yaptıkları için seviliyor. Bu durum elbette hoşa gidiyor çünkü hepimiz olduğumuz gibi sevilmeyi tercih ediyoruz. EĞER türü sevgi gibi herhangi bir yük getirmediği için de güzel gibi duruyor. Ama sadece görünüşte. Sevilme nedenleri ortadan kalktığında ya da daha üstün özelliklere sahip birileri çıktığında bu sevgiyi kaybetme korkusu söz konusudur. Bu korkular, endişeler, acaba'lar, sevgiyi zedelemeye başladığında, güven duygusu da giderek kaybolur. Sonsuz sevgi kazanma hırsı insanı adeta yer bitirir. Bu nedenle de gerçek ve sağlam bir sevgi türü değildir. Temelde EĞER türü sevgiden pek de farklı olmadığı ortadadır.

RAĞMEN türü sevgi ise en güzel ve özel olanı. Tercih edileni. Kim böylesine içten sevilmeyi istemez ki? Çünkü bir takım eksikler olduğu halde sevgi vardır, sımsıcaktır. Ve aslında hepimizin özlediği, aradığı sevgi türüdür. Bir anlamda koşulsuz sevgidir.
Şimdi de gelin sevginin bu en güzel ve yalın halini daha yakından incelemeye alalım. 

Ama önce şu soruyu sormamız gerekiyor;
‘Koşulsuz sevgi, sevdiğiniz insan ne yaparsa yapsın onun yaptıklarına karışmadan, müdahale etmeden sevmeye devam etmek midir? ‘

Cevabı hiç de kolay değil. Hatta bu konuda psikologlar bile ikiye ayrılıyor. Koşulsuz sevgi taraftarı psikologlar, bu soruya ‘evet’ diye  yanıt veriyor. Ve davranışı kötü dahi olsa potansiyelini, özünü sevmek gerektiğini öne sürüyor. Ancak böylesi durumlarda her an yanlış anlaşılmalar olabilir. İşte bunu göze alabilmek, bu cesareti göstermek gerek.

‘Koşulsuz sevgi, o kişinin temel potansiyeline yönelik sevgidir.’ diyor uzmanlar. Kişiyi olabileceğinin en iyisi olması için destekleyen, yüreklendiren, onu bu öze sahip çıktıkça ONURLANDIRAN bir sevgi. Bu anlamda koşulsuz sevgi, kişiyi şu andaki davranışların ötesinde , onun potansiyeline ve özüne dönük olarak sevmek demek.

Pekiyi bu kolay mı? Gerçekten zor ve zorlayıcı. Bu anlamda, koşulsuz sevgiyi eşler, ana baba çocuk, iki arkadaş, iki sevgili, öğretmen öğrenci arasında aramak, mutlaka olmalı diye baştan şart koşmak; yanlış düşünmemize sebep olabilir. Çünkü asıl olan davranışın ötesine geçerek kişinin özünü sevmek, sevebilmek. Pekiyi nasıl? Sabırla, özveriyle, anlayışla adım adım öğrenerek, keşfederek adeta bir nakış dokur gibi ihtimam göstererek. (devamı 2/2 ‘de)

Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ


25.04.2013

2 yorum:

  1. Hocam yazınızı okudum farklı bir bakış açısı sunmuşsunuz, yukarıda annelerin çocuklarını koşulsuz
    sevdiğini ifade etmişsiniz merak ediyorum da acaba anne sevdiği çocuğunu kendi evladı olmasaydi o kadar sever miydi?
    Bence o kadar sevmezdi çünkü kendi evladi değil, kendi çocuğunu da kendisine ait olduğu için o kadar seviyor yani burada bir koşul söz konusu

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...