17 Haziran 2013 Pazartesi

FARKINI FARK ETTİREN KUŞAK 'Y KUŞAĞI'

Çok eski zamanlardan günümüze değin, ailedeki yetişkinler ile gençler arasında bir kuşak çatışması yaşanır. Ebeveynler çocuklarını; çocuklar ise ebeveynlerini kendilerini anlamamakla suçlar durur. Aradaki senelerin ve bu senelere ayak uyduramamanın hesabı anne babalara kesilirken; giderek gelişen teknolojinin  o albenili dünyasına kendisini kaptıran gençler tatminsizlikle suçlanır. Oysa ki yıllar kuşakları öyle etkisine alıyor ki, hiçbir taraf tam olarak haklı ya da haksız olamıyor. 

Nasıl mı? Gelin beraberce kuşakları, özellikle de günümüz gençliği olan Y kuşağını ele alalım.  Ben araştırma yaparken her bir cümlede durup bir kez daha düşündüm. Yeri geldi kendimi eleştirdim. Ama bu güzel kuşağı eskisinden daha çok sevdiğimi ve gurur duyduğumu bir kez  daha anladım.

Önce konuyu araştıranların söylemlerinden hareketle kuşakların tarih içindeki gelişimine ve adlarına bakalım. Tümü doğdukları zamanın getirilerinden, zorluklarından ve elbette gelişimlerinden fazlasıyla payını almış. O getirilerle şekillenmiş…

*Sessiz kuşak (Şavaş kuşağı); 1925-1945 yılları arasında doğan kuşak. Güzel ülkemizin Cumhuriyet dönemi çocukları. En önemli özelliği uyumlu olmaları.

*Baby Boomers kuşağı (Nüfus patlaması kuşağı): 1946- 1964 yılları arasında doğan kuşak. En önemli özelliği kuralcı olmaları.

*X kuşağı (Baby Busters): 1965 – 1979 yılları arasındaki zor dönemin nesli. Her türlü sosyal sancıdan ve krizden fazlasıyla nasibini alan ve teknolojiyle sonradan tanışan; bu nedenle zaman zaman uyum zorluğu da çeken kesim. Bireysel olmaları, sonuç odaklı çalışmaları, çözüm üretme yetenekleri ve rekabeti önemsemeleri en önemli özellikleri.

*Y kuşağı (Echo Boom): 1980-1999 yılları arasındaki kuşak. Süreç çocukları. Teknolojinin göbeğine doğan,  özgürlüklerine düşkün, özgüvenleri yerinde, cesur bir nesil. Her şeyi sorgulayan bir yapıya sahip oldukları ve sürekli ‘whY’ diye sordukları için bu ismi almışlar. Süreç odaklı ve yaratıcı olmaları, birlikteliği sevmeleri ise en önemli özellikleri.

*Z kuşağı (Milenyum kuşağı): 2000 yılı sonrasında doğan hepimizi zorlayacak bir kesim. Onlar kristal çocuklar. Özellikleri derin duygusallık, içsellik ve konulan normlara uyum gösterme kapasiteleri.

Evet, kuşaklar ve en keskin özellikleri böyle. Okuyup araştırdıkça, her bir kuşağın bir diğerinden yeri geldiğinde keskin çizgilerle ayrıldığına tanık oluyorum ki; zaten yaşadığımız pek çok olay, aldığımız hayat dersleri de bunu kanıtlar nitelikte. Kendi kuşağımız dışında kalanları yeterince anlayamamamız, sürekli çatışmamız, gergin kalmamız hep bu yüzden. Ama uzmanlar bu anlamda yapılacak en doğru hareketin kendi özümüzü, özelliklerimizi koruyarak; diğer kuşakların gerçeklerini olduğu gibi görmeye çalışmak olduğunu belirtiyor. Elbette kendimize ait yargı ve düşüncelerle değil, tamamen objektik olarak. Kolay mı sizce? Maalesef değil, zaten kolay olsaydı nesiller ve kuşaklar arasında böylesine çatışmalar olmaz, herkes birbirini anlardı. Ama her zaman belirttiğim gibi önemli olan zoru başarmak ve bu özellikleri ortak bir paydada birleştirmek. Amaç elbette hayatı daha güzel, daha sevgi dolu, daha huzurlu ve YAŞANABİLİR kılmak… hep bir arada ve UYUM İÇİNDE…

Şimdi gelelim ana temamız olan Y kuşağına. Gelişmeye açık HARİKA bir kuşak karşımızdaki. Bizim çocuklarımız, bizim gençlerimiz… hepsi pırıl pırıl. Biliyorum ki şimdi paylaşacaklarım size kendinizi, çocuklarınızı, yakınlarınızı, tanıdıklarınızı hatırlatacak. Paylaşırken aynı duygularda beraberce çoğalacağız satır aralarında. Belki kendimizi eleştirecek, belki de yaptığımız düşünce yanlışlarını sorgulayacağız içten içe… hazırsanız başlayalım bu güzel kuşağı daha yakından tanımaya.

Herkesten farklı olmayı seven bu kuşak bugün dünyadaki 7 milyar nüfusun 1,8 milyarını oluşturuyor. 2025 yılı itibariyle dünyada çalışan nüfusunun %75’ini oluşturması bekleniyor. Ve bu inanılmaz bir rakam.

Y kuşağı gerçek sevgiye ve sahici duygulara önem veriyor. İşte bu nedenle ben onları bir başka seviyorum. Neyse, nasıl hissediyorlarsa onu dile getiriyorlar. Yaptıkları her şeyden haz almak istiyorlar. Bazen bu hallerini yanlış değerlendirip; keyiflerine düşkün olduklarını düşünsek de; aslında hayata değer veriyorlar, tadını çıkarmaya çalışıyorlar; belki de bizlerin veremediği kadar.

Son derece girişimci bir yapıları var. Takım oyununu, bir arada çalışmayı, grup halinde olmayı önemsiyorlar. Her biri içlerindeki liderlik tutkusu ile yaşamına dört elle sarılmış durumda. Kendilerine olan güvenleri öyle güzel ki; bu sayede isteklerini açıkça dile getirmekten, haklarını sonuna kadar savunmaktan çekinmiyorlar. Dışa dönük bir yapıları var. Hepimizden daha cesurlar. Her seviyede insanla rahatça iletişime geçebiliyorlar, resmi olmayı sevmiyorlar. Sevgi duydukları kişilere saygı  duymayı tercih ediyorlar. Ama eğer sevmiyorlarsa saygı duymanın bir gereklilik olmadığını söyleyecek kadar da gözleri pek. Bu nedenle zaman zaman bizlere  agresif, vurdumduymaz hatta bencil geliyorlar. Ama sevgi onlar için çok önemli.

Tabiri yerindeyse İnternetle göbek bağları bir kesilmiş gibi. Onsuz bir an bile yaşamaları mümkün değil; neredeyse su kadar, yemek kadar gerekli onlar için. Tüm işlerini internet üzerinden yapmayı tercih ediyorlar. Kitaplarını internetten okuyorlar.  Cep telefonu, ipad ile neredeyse ayrılmaz bir ikili gibi yaşıyorlar.

Değişikliği ve yeniliği seviyorlar. Denemekten korkmuyorlar. Yeniliklerin içine doğdukları ve teknolojiyi çok iyi kullandıkları için de, her yeni gelişime anında ulaşmak ve sahip olmak istiyorlar. Bu anlamda inanılmaz sabırsızlar, beklemek onlara göre değil. Hızlı hareket etmeyi ve hemen sonuç almayı istiyorlar. Bu durum ise yeterince düşünmemeleriyle paralel olarak hata yapma risklerini artıyor. Çünkü dikkatlerini bir yere odaklamakta zorluk çekiyorlar. Program yapmayı sevmedikleri ve bir anda pek çok şeyle  ilgilendikleri için de bir öncelik sıraları yok. Yine de kendi problemlerine kendileri çözüm bulmak istiyor. Gelecek öneriler ya da yol göstermeler; hele hele tecrübe kokan öğütler onları adeta çileden çıkarıyor, geriyor. Anlaşıldıklarını bilince ve kendi buldukları çözümlere destek verilince ise mutlu oluyorlar ve başarıları katlanarak artıyor.

Eskiden bizler kendimize yeni bir iş bulmadan, tabiri yerindeyse kendimizi garantiye almadan işten çıkmayı düşünmezken, Y kuşağı bizlerden çok farklı. Kolay iş beğenmemekle beraber, rahatlarına düşkünler. Emir almayı, otoriteyi sevmiyorlar. Kendi fikirlerine değer veren iş yerlerinde çalışmak, özgür olmak en büyük istekleri. Anlaşılmak ve fikirleriyle beraber önemsenmek istiyorlar. Bu desteği aldıklarında kafalarına koydukları her şeyi yapabilecek kadar girişken, cesur ve çalışkanlar.  Ama istedikleri gibi bir ortamdan yoksunlarsa, işlerini hiç düşünmeden bırakabiliyorlar. Sadece kendileri ile yarışmayı seviyorlar.

Hepsi son derece zeki ve yetenekli. Espri anlayışları var ve çoğu hayata iyimser gözlerle bakmasını biliyor. Oysa ki tüm bunlar bizlerin ancak kırklı yaşlarda pek çok tecrübe sonrasında edindiğimiz değerler.

Evet belki zoru sevmiyorlar ve karşılaştıklarında sürekli şikayet ediyorlar. Ama mücadeleyi, cesurca direnmeyi ve bu arada sevgi dolu kalmayı, umutla yeniden başlamayı çok iyi biliyorlar. Yine de uzmanlar; alışık oldukları teknoloji kadar hızlı ve sorunsuz bir hayat beklentisine sahip olanların; zaman zaman panik atak ya da depresyon yaşamalarının kaçınılmaz olduğunu belirtiyor.

Kolay tatmin olmuyorlar bu nedenle her şeye sahip olmak istiyorlar. Parayı biriktirmeyi değil, harcamayı seviyorlar. Hatta bu yüzden borçlanıyorlar. Kişisel yapı olarak biraz narsistler beki de.

Güzel giyinmeyi, gezmeyi, konforlu yaşamı, müziği, filmi kısacası hayatlarına renk katacak her şeyi seviyor ve önemsiyorlar. Hayata bir defa geldiklerinin bilincini erken yakaladıkları için; aileleri gibi zaman kaybetmeden, hayatlarını her anlamda dolu dolu yaşamaktan yanalar. Girişken ve cesur oldukları için sosyal ilişkide son derece başarılılar.

Ben bu kuşağı çok seviyorum. Onları anlamamız gerektiğini düşünüyorum. Eleştirmeden önce ne yapmak istediklerini, yeri geldiğinde hayallerini ve hedeflerini can kulağı ile dinlememiz ise; hem onlara hem de bizlere fayda sağlayacak. Aslında bizim onlardan alacağımız dersler var diye düşünüyorum. Sahip oldukları sevgi dolu yürekleri, hepimize güç veren cesaretleri ve güzel azimleri oldukça her şeyin üstesinden geleceklerine eminim ben. Kısacası geleceğimiz emin ellerde.

Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ


10.06.2013

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...