10 Nisan 2016 Pazar

İKİNCİ BEYNİMİZ SEN ÇOK YAŞA (1/2)

Bedenimizin olağanüstü yapısı gün geçmiyor ki bizleri şaşırtmasın. Her yeni bilgiyle beraber şükran duygularım katlanarak artıyor benim de.

Beynimizin o muhteşem yapısına hayranken; şimdi bir de ikinci beyin çıktı ortaya. 

Diğeri gibi düşünüyor. Hatırlıyor. En çok da hissediyor. Birinci beynimizden bağımsız pek çok şey gerçekleştiriyor.

Hassas bir idare merkezine sahip.  Aynı zamanda bedenimizin en büyük organı. Üstelik savunma hücrelerimizin % 70’i burada bulunuyor.

Peki, nerede dersiniz ikinci beynimiz?

Bedenimizin tam ortasında.
Karın bölgemizdeki bağırsaklarımızda.

Kıvrımlı anatomik yapısı ile de beynimizin kıvrımlarına benzediğini söylüyor yıllarını bu konuya harcayan uzmanlar. Buradaki sinir hücrelerinin sayısı, tipi ve alıcı yapısı neredeyse birinci beynimizin neredeyse bir kopyası.

Üzüntü, keder, stres gibi olumsuz duygu dalgalanmalarında; sindirim sistemimizde ağrı, şişkinlik veya tarif edemediğimiz bir rahatsızlık hissetmemizin ana nedeni bu işte.

Daha pozitif olmak adına; duygularımıza ve düşüncelerimize özen göstermemiz yeterli bunun için. Yani gülümseyerek çalkalanan midemizin ve neşeyle dans eden bağırsaklarımızın olması elimizde aslında.

Çünkü hem çok akıllı, hem de çok çalışkan buradaki beynimiz. Düşünsenize ne kadar çok şey yiyor, içiyor ve tüketiyoruz. Hatta yeri geliyor; o doymak bilmez aç gözlüğümüz nedeniyle yüklendikçe yükleniyoruz. Dinlenmesi hatta nefes alması için zaman bile tanımıyoruz.

Yıllar içinde; ortalama 75 yıllık bir ömürdeki bu olağanüstü koşturmayı düşünelim mi?

Yaklaşık 30 ton gıda ve 50.000 litre sıvı bağırsaklarımızdan geçiş yapıyor. Belki de daha fazlası. Dile kolay. Bağırsaklarımız ve midemiz çalışmasın da ne yapsın?

Üstelik gıdalarla beraber, farkında olmadan aldığımız sayısız zararlı bakteri ve tehlikeli madde de var buradan geçen. Bir de bağırsaklarımızda yaşayan minik organizmaları düşünürsek; işi hiç de kolay değil. 

Ancak daha önce de belirttiğim gibi; işinin üstesinden gelecek kadar zeki. Tıpkı birinci beynimiz gibi.

Bedenimiz için zehirli ve tehlikeli maddeleri ayırıyor. Kendi organizmamız içine sızmalarını önlüyor. Uyarıcı hormonların ve koruyucu salgıların dengesini özenle kontrol ediyor. Tek tek inceliyor, hassaslıkla kontrolden geçiriyor.

Bu hassas ve kıymetli organımızın içindekilere gelin beraberce göz atalım.

Son derece tehlikeli bakteri ve mantarlar ilk sırada.

Sayıları mı?

Azımsanmayacak kadar çok. Neredeyse 500 tür ölümcül canlı içimizde barınıyor.

Rakamlar bu işin ne kadar ciddi olduğunun göstergesi. Dolayısı ile biz onları dışarıya atana kadar muhteşem bir mücadele veriyor, bağırsaklarımızın her bir hücresi.

Bir kısmı ayırıyor, bir kısmı öğütüyor, bir kısmı iyi ve kötüleri ayırarak, gerektiğinde hatırlanmak üzere hafızaya kaydediyor. Ve pek çok işlevini birinci beynimizden yardım almadan kendi başına yapıyor. Tehlikeyi ilk hisseden hep ikinci beynimiz oluyor. Ancak gerektiği durumlarda birinci beynimize sinyal  gönderip, bedenimizi daha kapsamlı koruma altına alıyor.

En şaşırtıcı özelliği ise kendi başına yeni hücreler üretebilmesi. Bu şahane, öyle değil mi?

Bağırsaklarımız, ağızdan tahliye bölümüne doğru bir harekete sahip. Dalgalanırken adeta dans ediyor. Bilimsel ismi ‘Peristaltik refleks’. Besinleri bu şekilde özümsüyor 
ve atık haline gelenleri dışarıya atıyor.

Zor bir işi var. Biraz da sevimsiz belki ama, öyle önemli ki. Bu nedenle bağırsaklarımızla da da tıpkı diğer organlarımız gibi konuşabiliriz. Her gün teşekkür edebiliriz. Hissedecektir bizi. Duyacaktır ben buna inanıyorum. Tıpkı diğer organlarımız ellerimiz, ayaklarımız, kalbimiz gibi.

Konuşmaya başladım mı? Evet. Beni duyduğuna da eminim. (devamı 2/2’ de)

Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ

01.02.2016

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...