21 Temmuz 2025 Pazartesi

GERÇEK ANLAMDA ZAMAN (3/3)

Bu azim ve cesaretle tam 10 yıl sonra, Amerika Birleşik Devletleri’ndeki bir mağarada yerin tam 134 metre altındaki zifiri karanlığa iner.

Bu defa kendisine hedef aldığı süre 6 ay olur.

Bu uzun sürede yine dış dünyadan tümüyle izole bir şekilde yaşayacaktır.

Mutlak karanlık ve adeta sağır edici sessizlik içinde deneyimine başlar.

Deneyin ilk günlerinde alışkın olduğu rutini korumaya çalışır. Bedenindeki yorgunluğu, açlığı izler.

Ona göre yemeye ve uyumaya özen gösterir.

Gelin görün ki gün ışığı ve saat olmadan zaman algısı bozulmaya başlar. Günler geçtikçe zihni bulanıklaşır.

Bu arada ilk haftalarda 26 saatlik bir uyku-uyanıklık döngüsü yaşayan Michel Siffre; deneyin 37. gününde günlük rutininden tuhaf bir şekilde kopar.

Ardından günlerin bazen 15 saat kadar kısa; bazen de 50 saat kadar uzun algılandığı bir dönem yaşar.

Elbette bu değişimler Michel Siffre’nin ruhsal durumunu olumsuz anlamda etkiler. Gün ışığından uzakta, temassız geçen günler nedeniyle oldukça yıkıcı bir depresyon hali ortaya çıkar.

Zihinsel durumu hızla bozulur.

Paranoyaklaşır.

Halüsinasyonlar görmeye başlar.

Gerçeklikten tamamen kopar.

Aklı darmadağındır artık.

Güneşten, dünyadan, takvimden, saatten tamamen izole kalarak biten 6 ayın sonunda;  onu yukarıdan izleyen diğer bilim insanları mağaraya iner.

Tam 1 ay süreyle Michel Siffre ile birlikte mağarada kalıp; deneyin sonuçlarını beraberce değerlendirirler. Kendisine göre sadece 151 gün geçtiğini düşünen bu cesur bilim insanı, yer altında kaybettiği zamanı öğrenince şaşırır.

Veriler ışığında bedeninin gün ışığından bağımsız olarak kendi saatini icat ettiğine hep beraber şahit olurlar.

Yaşadıkları ilk şoku atlattıklarında ise; insan beyninin yerleşik bir zaman sistemine sahip olduğunun kanıtlandığını anlarlar.

Aradan yıllar geçer.

Meraklı ve azimli bilim insanı 1999 yılında yer altına yeniden iner.

Artık genç değildir. Bu defa amacı, yaşın ve yaşlanmanın sirkadiyen döngüye olan etkilerini gözlemlemektir.

Aşırı ve zorlayıcı koşullarda insan biyolojisini anlamaya takıntılı ruh hali ve zihnin sırlarını açığa çıkarmak isteği; yaşamı boyunca devam eder.

Çünkü insan zihninin kilidini açan anahtarın zamanla bir ilgisi olduğuna inanır.

Tüm bu deneylerin sonunda; psikolojik etkileşimle beraber değişen uyku-uyanıklık döngüsünü etkileyen en önemli faktörün gün ışığı olduğu kesinlik kazanır.

Hepimizin kabullendiği 24 saatin doğal bir döngü süresi olmadığı anlaşılır.

Dünya genelinde buna benzer başka deneyler de yapılır. Bunun için bazıları mağaraları, bazıları özel tasarlanmış, yalıtılmış mekanları tercih eder.

Elde edilen verilerle sonuç hep aynı çıkar.

İnsanların zaman algısı tamamen değişir.

Kendi deyimi ile “Çılgınlığa yavaş bir kayma“ yaşayan Michel Siffre sayesinde; sirkadiyen ritim araştırması, uzayda astronot izolasyonu ve hücre hapsinde ruh sağlığı konularının önü açılır.

Sayesinde modern uyku biliminin ve zaman psikolojisinin temelleri atılır.

Peki ya kendi hayatı?

Bozulan ruh sağlığının iyileşmesi yıllarını alır. Mağaradaki günleri yıllarca peşini karanlık bir gölge olarak takip eder. Üstelik kalıcı hafıza kaybı yaşar. Kısacası keşifleri için sağlığından olur ve büyük bir bedel öder.

“Akıl kendi başına bir evrendir. ”  diyen Michel Siffre, 25 Mayıs 2024 yılında, doğduğu şehirde 85 yaşında hayata veda eder.

Sevgiyle kalın.

Belgin ERYAVUZ

23.04.2025

Kaynaklar: https://listelist.com; https://eurasiadigital.medium.com; https://tr.wikipedia.org.

 

 

 

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...