21 Temmuz 2025 Pazartesi

GERÇEK ANLAMDA ZAMAN (2/3)

Michel Siffre, zaman kavramına takılmadan, karanlıkta, saat olmadan, hiç bir ses olmadan, bir anlamda dış dünyadan tamamen izole bir halde yaşamanın nasıl bir his olacağı fikrine adeta saplanıp kalır.

Bu şekilde yaşamanın insan ruhunu nasıl etkileyeceğini merak ederek, gözlem yapmaya karar verir.

Hem de kendi üzerinde.

Tüm itirazlara ve uyarılara kulak tıkayarak bu tehlikeli deney için hazırlıklar yapar.

16 Temmuz 1962 yılında Fransız Alpleri’ndeki buzulda Scarasson uçurumunun 100 metre derinliğinde bir mağaraya iner. Hava sıcaklığı sıfır derecenin altında, nem oranı ise %100'dür.

İlk mağara deneyimi bu zor şartlar altında gerçekleşir.

Yanında dış dünya ile irtibat kuracağı hiçbir şey yoktur.

Her uyuduğunda, uyandığında ve yemek yediğinde; mağaranın dışında, ondan haber bekleyen bilim insanları ile kısa irtibatlar kurduğu basit bir telsiz aleti dışında.

Mağarada kaldığı günler boyunca okur, notlar alır, araştırmalar yapar ve çokça düşünür.

Bedeninin istediği zamanlarda yemek yer ve bolca uyur.

Kısacası kendi zaman kavramına göre hareket eder, özgürdür bir anlamda.

Ancak gün ışığından yoksun olduğu için yavaş yavaş zaman kavramını yitirmeye başlar.

Tam iki ayını burada izole bir şekilde geçirir.

14 Eylül'de bulunduğu yerden çıktığında tarihin 20 Ağustos olduğunu düşünür. Çünkü kendine göre mağarada sadece 35 gün kalmıştır.

İşte o zaman Michel Siffre ve diğer bilim insanları; şaşırtıcı bir şekilde aşırı izole haldeki yaşamın; zamanın diğer insanlardan farklı bir şekilde algılanmasına yol açtığını anlar.

Bu sayede kronobiyoloji (biyolojik ritimleri ve altta yatan mekanizmaları inceleyen bilim dalı) ve sirkadiyen saat gibi hususlarda önemli veriler elde edilir.

O zamana kadar biyolojik saat ile gün döngüsünün uyumlu olduğunu düşünenler; değişen uyku-uyanıklık döngüsüne kafa yormaya başlar.

Çünkü mağara deneyinde Michel Siffre’nin biyolojik saati, mağarada geçen ilk birkaç günden hemen sonra 48 saatlik uyku-uyanıklık döngüsüne adapte olur ki; bunun 32 saati sürekli hareket, 16 saati ise uykuyla geçer. Ve bu bir rutin haline gelir.

İşte 1962 yılında gerçekleşen bu deney, bilim dünyasının zamana bakışını tamamen değiştirir.

Gelin görün ki bu deney 23 yaşındaki genç bilim insanı için yeterli olmaz.

Tamamen izole şekilde yaşamın insan bedeni ve ruhu üzerindeki etkilerini daha derinden incelemek isteği daha da artar. (devamı 3/3’te)

Sevgiyle kalın.

Belgin ERYAVUZ

14.04.2025

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...