İnceliği,
esnekliği, yumuşaklığı ve parlaklığı ile duyu organlarımızın gönlünü okşayan
İPEK; anavatanı Çin'den tüm dünyaya yayılmış. Bu incecik ama sağlam ürünün;
minicik bir ipek böceğinin yaşam döngüsündeki kozalardan elde edildiğini
hepimiz biliyoruz.
Peki,
her bir teli saç telinin üçte biri kadar ince olan, bu nedenle ancak büyüteç
altında cımbızla ayrılarak elle işlenen ve dokuması güneşe tutulduğunda altın
gibi parlayan ipeğe ne dersiniz?
Evet,
böylesi bir ipek türü daha var doğada. Üstelik deniz tarağından elde ediliyor. Ve
dünyada en çok aranan ürünler arasında ilk sıralarda yer alıyor.
Gelin
şimdi İtalya’nın Sardunya adası yönünde, masmavi denizlere açılalım ve deniz
ipeğinin var oluş hikayesi ile yaşama gülümseyelim.

Üstelik bu işe gönlünü veren, deniz ipeğini usta parmakları ile
dokuyan TEK bir kişi var dünyada.
İsmi
Chiara Vigo.
62
yaşında bir kadın.
İtalya’nın
Sardunya adasında yaşıyor.
Ailesinin
geçmişinden edindiği değerli bilgileri adım adım uygulamayı çok seviyor. Deniz
ipeğine ömrünü vermesi de bunun en güzel kanıtı zaten.

Duasını
okuyup denize dalan Vigo’nun deniz ipeği serüveni, tam 15 metre derinlikteki
mağaralara ulaşması ile başlıyor. Bu mağaralar anne tarafındaki kadınlar
tarafından 24 kuşak boyunca gizli tutulmuş. Kimsenin bilmediği oldukça özel alanlar.

Peki
deniz ipeği nasıl oluşuyor dersiniz?
Deniz
tarağı bir sıvı salgılıyor. Denizin tuzlu suyu ile birleşen bu sıvı
katılaşıyor. Keratine dönüşüyor. Ve işte karşımızda deniz ipeği.
Denizden
itina ile çıkarılan deniz ipeğinin işlenmeden önce güzelce temizlenmesi ilk
öncelik. Bu amaçla üç saatte bir tazelenen suda 25 gün bekletiliyor.
Tuzdan
arındıktan sonra kurutuluyor.
Üzerine
yapışan diğer kalıntıları yok etmek için özel bir fırçayla fırçalanıyor.
Ardından
sıra en zor aşamaya geliyor. Büyüteç altında cımbızla tek tek ayrılan püsküller
bir iğde yardımı ile eğriliyor.

Son
olarak; eğer istenirse meyve, çiçek ve deniz kabuklarından elde edilen doğal
boylarla boyanıyor.

Geçmişi
5000 yıl öncesine dayanan deniz ipeğine eski yazıtlarda rastlanmış ilk önce.
Mezopotamyalı kadınların yaptığı dokumalar ve el işleri; İsrail’den Mısır’a,
firavunlardan din adamlarına kadar pek çok ünlünün giysilerini süslemiş
yıllarca.
Yıllar
içinde anneden kızlarına devredilen bu güzel sır günümüze eksiksiz ulaşmış. 200
yıllık dokuma tezgahının başında çalışmaktan zevk alan Vigo için anneannesinden
öğrendiği bu sırlar son derece kıymetli.
Bu
yemin, yaptıkları sanat eseri değerindeki ürünlerin parayla alınıp satılmaması
üzerine. Sadece hediye etme şansları var. Kendi evinde dahi bir tek eserini
bulundurmayan Vigo’nun eserleri; Paris
Louvre Müzesi'nde, Londra British Müzesinde ve Vatikan'da da sergileniyor.
Kendisi
eşi ile sade bir yaşam sürüyor. Emeklilik maaşı ve yapılan bağışlarla
geçiniyor. Gün geliyor eserlerini yeni evli çiftlere, yeni doğan bebeklere
hediye ediyor. Gün geliyor Danimarka Kraliçe’sine ya da Papa’ya sunuyor.

Küçük
yaşından itibaren kızı Maddalena'yı bu sanata ikna etmeye uğraşmış. Boyaların
formülü dışında bu sanatın tüm detaylarını ve inceliklerini öğretmiş. Ancak
kızının bu işe yeterince gönüllü olmadığı gerçeği ile yüz yüze olması onu biraz
üzüyor.
Üstelik
dünya genelinde verdiği hediyeler dışında, eserlerini barındıran ve Sant'Antioco
adasında yer alan, dünyanın TEK deniz ipeği müzesi kapanma tehlikesi ile karşı
karşıya.
Gün
gelip unutulacak olsa da; tarihte bir zamana böylesi bir sanatın son temsilcisi
olarak imza atmak; onun için büyük gurur. Ama UMUT hayatın her alanında olduğu
gibi burada da iş başında ve ışıltısını bu sanatın son temsilcisi Chiara
Vigo’nun üzerinden ayırmıyor. Ne diyelim elleri dert görmesin.
Sevgiyle
kalın.
Belgin
ERYAVUZ
04.10.2017
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder