11 Haziran 2018 Pazartesi

İRONİ



Sanat insanı iyileştiren yegane kuvvet.

Sanatçıların duygularını, düşüncelerini ve hayata bakış açılarını yansıttıkları sanat eserleri ise yaşamımızı renklendiren nadide güzellikler.

Hangi sanat dalında olursa olsun ortaya çıkarılan her eserde, sanatçının yoğun emeği, düşüncesi, aklı, zekası, duygusu ışıldıyor. Yeri geliyor bir dizeyle yüzümüzü gülümsetiyor. Yeri geliyor minimalist bir heykelle hayranlık uyandırıyor.

Korundukları sürece hiçbir sanat eseri zamana yenik düşmüyor. Tam tersine üzerinden zaman geçtikçe değeri katlanarak artıyor. Buluştuğu her bakış ve yorumla nesilden nesile büyülemeye devam ediyor.

Sanatı sevmek, sanata yoğunlaşmak insana kendisini çok iyi hissettiriyor.

Ancak bazı eserler var ki gördüğümüzde anlam vermekte zorlanıyoruz. Sanatçının hangi ruh haliyle onu meydana çıkardığını merak ediyoruz. Hatta o sanatçının hayatını araştırma ve okuma ihtiyacı hissediyoruz.

Bizlere bunu düşündüren bazen bir roman oluyor.

Bazen baktıkça derinliğinde kaybolduğumuz bir tablo.

Bazen de adeta bir dantel gibi yumuşacık işlenmiş, mermerden devasa bir heykel.

Şimdi sizinle paylaşacağım sanat eserine, Dan Brown’un Cehennem isimli romanında rastladım. Yazarın bu eseri kelimelerle tasvirini okurken duyduğum şaşkınlık, araştırma yapıp gerçek resmini gördüğümde daha da arttı.

Çünkü karşımda üstü binlerce elmasla kaplı bir kafatası vardı.

İsmi  ‘For the Love of God - Tanrı Aşkına’.

Şu sıralar dünyanın en pahalı eserlerinden bir tanesi.

Yapım yılı 2007.

Eseri bizlerle buluşturan; günümüz modern sanatının önde gelen isimlerinden; İngiliz sanatçı Damien Hirst.

Platin, elmas ve gerçek insan dişleri kullanılarak ortaya çıkarılan tasarım hayli dikkat çekici. Bir o kadar da düşündürücü bana göre.

Kaynaklar Damien Hirst ‘ ün üzerine en çok düşerek yaptığı eseri olduğunu belirtmiş.
Tasarımın başlangıcında, önce insan anatomisi ve kafatası yapısı detaylı bir şekilde incelenmiş. Sonra özellikle 1720-1810 yılları arası insanlar analiz edilmiş. Ardından 35 yaşlarında Akdenizli bir adamın kafatası esas alınmış.

Platin dökümden yapılan kafatasının üstü, değeri 1 karatın üstünde 8 bin 601 elmasla kaplanmış. Tam alın bölgesi ise 52.4 karatlık pembe renkli elmas bir taşla süslenmiş. Gerçek insan dişleriyle son haline getirilmiş.

İngiliz sanatçı; Young British Artists olarak anılan grubun en önemli üyelerinden. Zor ve mutsuz bir çocukluk dönemi geçirmiş. Henüz bir lisans öğrencisiyken kadavralar üzerinde çalışmalar yapmış. Anatomi ve patoloji kitaplarını incelemiş. Hatta o yıllarda masa üzerindeki bir kadavra başının yanında gülümseyerek poz vermiş.

Dolayısıyla ileriki yıllarda çalışmalarının çoğunda ölüm temasını sıklıkla kullanmış. Bir anlamda ölümün kendisine göndermeler yapmış.

Kendisi özellikle formaldehitte muhafaza edilen ölü hayvan figürleriyle tanınıyor. 
Meydanlara konulan heykelleri ise her defasında olay yaratıyor.

Hayata bakışı, duruşu; yaşamı ve ölümü sorgulama şekli hayli ilginç.
Hayranları kadar nefret edenleri de var.

Sanatı entelektüel bir yorum olarak kullanmayı sevdiğini; nesne ve kavramlara sanatsal değer atama sürecini tersine çevirmeyi hedeflediğini söylüyor.

Dünyanın şimdilerde en çok kazanan sanatçısı.

24 milyon dolarlık elmas kullanılarak yapılan bu eseri tam 88 milyon dolara satılıp, bir sanatseverin koleksiyonuna katılmış.

Eski çağlardan günümüze saflığı, cesareti, aşkı sembolize ettiğine, sevgi ve neşe getirdiğine inanılan elmasın bir kafatasında hayat bulması ve dünyanın en ilgi çekici eserinde yer alması tam bir ironi.

İngiliz kraliyet tacından üç misli fazla elmas taşıyan eserin, ilk kez 2007’de Londra’daki Mayfair Galerisi’nde sanatseverlerle buluşması ise bir başka ironi elbette.

Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ

20.04.2018

Kaynaklar: https://www.icmimarlikdergisi.com; http://izlekler.com; http://www.damienhirst.com/video/2007/ftlog-interview ( Tasarımın yapılış videosunu izlemek isteyenler için).






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...