3 Aralık 2018 Pazartesi

HAYATIN ÇILGINLIĞI (1/2)


Cumhuriyet neslinin ilk öğretmenlerinden; aynı zamanda şâir, romancı, deneme yazarı ve edebiyat tarihçisi olan Ahmet Hamdi Tanpınar’la başlamak istiyorum bu yazıma.

"Bu daima böyledir. Hadiseler kendiliğinden unutulmaz. Onları unutturan, tesirlerini hafifleten, varsa kabahatlilerini affettiren daima öbür hadiselerdir." der usta yazar.

Yaşam; başımıza gelenler ve bizim ona verdiğimiz değer ölçüsünde; bizimle dans ediyor gerçekten de.

Gün geliyor; yaşadığımız onca zorluğa karşın tek bir güzel olay diğerleri hiç olmamışçasına bizi gülümsetiyor. Gün geliyor; kahkahalarla gülüp, etrafa neşe saçarken bize dokunan minicik bir dal parçası kıvamındaki acı tüm o gülüşleri yerle yeksan ediyor.

İşte hayatın bizi o çok zorladığı anlarda kendi kendimize soruyoruz.

‘’Hayat neden bu kadar çılgınca?’’

Var mı cevabını bilen?

Herkes kendince çözmeye, yaşamın çılgınlığına uyumlu adımlarla dans etmeye çalışıyor galiba.

Hindistan’da yoga ve meditasyonla ilgili olanların görüşleri ise bizlere farklı bakış açıları sunacak netlikte.

Onlar insanoğlunun hem daralma hem de genişleme potansiyellerine sahip olarak doğduğuna inanıyor.

İlk başlarda bunlar birbirine eşit. Yani hiç birimiz iyi ya da kötü ağırlıklı doğmuyoruz.

Ancak sonrasında etkileşim içinde bulunduğumuz ailemiz, çevremiz ve yaşadığımız toplumun da artı ve eksilerini alıp; kendi benliğimizi belirliyoruz.

İyi yönlerimizi besleyerek, erdemli tutumlarımızı geliştirerek de yol alabiliriz. Kötü taraflarımızı bileyip, agresiv tutumlarımızı körükleyerek de.

Buradaki seçim tamamen bize ait.

Peki bir şekilde yaşadığımız dünyada negatif enerjiler, olumsuz davranışlar, didişmeler, üstünlük taslamalar, savaşlar, kavgalar çoğalıp; bizleri de etkilemeye başladığında ne yapabiliriz dersiniz?

Görünürde elimiz kolumuz bağlı gibi duruyor. Hiçbir şey yapamayız zannediyoruz. Tek başımıza tüm kötülüklere direnmemiz mümkün değil elbette.

Ama her birimiz bu kargaşanın tam ortasındayken bile HAYATIN ÇILGINLIĞInı kabul edip, kendimizi korumayı başarırsak; olanların bizi yıpratmasına izin vermezsek; başkalarına da yardım edebiliriz.

Ben böyle düşünüyorum ve sevginin engin denizine sığınıyorum.

Evet bir tuz tanesi kadar küçüğüz dünya karşısında, engin okyanuslarda bir su damlasıyız evrenin içinde belki ama olsun.

Gün gelir o engin okyanus suları tek bir damlaya karışabilir.

Tıpkı bilge Kabir’in dediği gibi;

‘’Damlanın okyanusa karıştığını herkes bilir, ama okyanusun damlaya karıştığını bilen çok azdır.’’

Tıpkı hiçlikte var olmayı başaran kadim insanların, bir yandan hiç olurken bir yandan da evrendeki her şeyle bütünleşmesi gibi. (devamı 2/2 ‘de)

Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ

13.08.2018

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...