Dünyanın
en tanınmış, en deneyimli ve ünlü şairlerinden bir tanesi kendisi.
Misyonu
o kadar kuvvetli, yaşı o kadar engin ki; hiç kimse ondan böylesi bir çılgınlık
beklemiyordu. Ancak aşk fırtınası kalbini esir alan bu dik başlı yaşlı Alman;
hayatının son demlerinde çaresizlik içinde kıvranıyordu.
Yılların
deneyimi, hayat görüşü, biriktirdiği onca tecrübe bir anda yok olmuştu. Ve
kendisini ‘’Tüm dünyayı kaybettim, kendimi kaybettim.’’ diyecek kadar çaresiz
hissediyordu.
Hayatının
her döneminde aşkı yaşayan, tutkulu kara sevdanın kollarında neredeyse ömrünü
tüketen şair; hayatı boyunca tam 19 kez aşkı yaşadığını itiraf eder.
Ancak
onu serseme çeviren, hayattan koparan; karşılık alamadığı son aşkı olur.
Gelin
bu karşılıksız aşk öyküsü için kültürün, şiirin, edebiyatın, sinema ve sanatın
şehri olarak kabul edilen Marienbad’ a uzanalım.
Marienbad,
Çek Cumhuriyeti'nde yer alan, kaplıca ve ormanları ile de ünlü bir kent.
Şimdiki ismi Mariánské Lážne olan şehir; krallar, yazarlar ve şairler başta
olmak üzere dünyanın en ünlü isimlerine dönem dönem yoldaşlık etmiş.
İşte
Goethe de hayatının son demlerindeki trajik aşkını burada yaşamış.
Yıl
1821’i gösterdiğinde, 72 yaşında ve oldukça hasta bir halde varır bu kente
Goethe. Ölümü beklerken, 17 yaşındaki Ulrike’de bulduğu aşk sayesinde iyileşir.
Gençleşir.
Adeta yeniden doğar. Gözü aşktan öylesine kararır ki, kariyerini,
saygınlığını hiçe sayar.
Ancak
aşkı karşılıksızdır. Bu nedenle acı ve ızdırap içindedir. Üstelik aşık olduğu
torunu yaşındaki Ulrike; 15 yıl önce aşık olduğu evli bir kadının kızıdır.
Kendisi annesiyle aşk yaşarken; Ulrike o yıllarda henüz minicik bir bebektir.
Böylesi
bir karmaşanın içinde yine de Goethe aşkı için direnir. İki yıl kaldığı
Marienbad şehri onun aşk sarhoşluğunun en önemli şahidi olur.
Yıl
1823’ü gösterdiğinde yani 74 yaşındayken bir karar verir. Aşkı uğruna
savaşacaktır. Doktorundan izin alarak, Saksonya dükü araçlığı ile henüz 19
yaşına basan Ulrike’ye evlenme teklifinde bulunur.
Gelin
görün ki, Ulrike’nin annesi, eski aşkı Amalie; bu teklife karşı çıkar. Defalarca
yinelenen teklife her defasında da ret cevabını verir.
Sonuçta;
dünyanın eserleri ile tanıdığı Goethe’nin aşkı; şehirdeki herkesin diline
düşer. Umudunu yitiren, aşkına karşılık alamayan Goethe yaşama azmini o anda
kaybeder. Kentten bir daha geri dönmemek üzere ayrılmaya karar verir. O ana
değin sessizliğini koruyan Ulrike tarafından uğurlanacağından habersizdir.
Aşkından aldığı veda busesi ise duygularını yerle bir etmeye yeter.
Susturduğu
aklı, kara sevdası, kavuşamayacağını bilmenin acısı kalbinde hançerli yaralar
bırakırken; kaygılar ve tutkular içinde kıvranır Goethe. Aşka aşık olmanın
faturasıdır bu belki de.
Yaşadığı
inişli çıkışlı yoğun duygu fırtınası, ona en ünlü şiirlerinden biri olan Marienbad
Ağıdı olarak geri döner.
Üç
gün süren dönüş yolculuğu boyunca yazar. Adeta içini döker, dizelerle
dertleşir.
Üstatlar tarafından; en kişisel yapıtı olarak tanımlanan şiirini
tamamladığında yeniden hastalanır ve yatağa mahkum olur.
Sonraki
yılları hep düşünceler ve acılar içinde geçer. Yaşadığı kayıplarla iyice çöker
ve 22 Mart 1832‘de, Weimar’da dünyaya veda eder.
Avukat
olan babasından disiplini, ideali uğruna savaşma isteğini ve çalışma azmini;
ince ruhlu annesinden de hayal kurma yeteneğini alan Goethe; bu donanımlarla büyük
bir yazar olmayı başarır. Hukuk mezunu olmasına karşın edebiyat onun tüm
dünyası olur. Doğu edebiyatı ile ilgilenir; döneminde Mevlana’dan oldukça
etkilenir ve geniş bir yelpazede pek çok önemli esere imza atar.
Dramaları,
roman ve öyküleri, şiirleri, destanları, estetik ve felsefe çalışmaları, doğa
bilimi ve otobiyografik çalışmaları ile yaşadığı döneme damgasını vurur. Toplumsal
ve teknolojik ilerlemeye, hayatı doya doya yaşamaya sonuna kadar inanır.
Son
sözleri Goethe’ye, aşk dolu kalbinden süzülen ünlü şiiri Marienbed Ağıdı’ndan minik bir
bölüme vermek istedim.
‘’Artık
ne bekleyebilirim, yeniden
Buluşsam da o gonca çiçekten
Cennet ve cehennem seni bekliyor
Duygular kararsızlık dalgalarında sarsılırken,
Bitsin bu kuşkular artık! İşte gök kapında
Kaldırıyor yerden seni kollarıyla.’’
Sevgiyle
kalın.
Belgin
ERYAVUZ
01.09.2018
Yaşadığı aşklar yüreğini genç tutmuş. Bu denli yaş farkı bile engel olamamış aşık olmasına. En azından dolu dolu yaşamış. Ayrıca aşk, esinlerin yoğun olmasında büyük faktör. Teşekkürler paylaşım için :)
YanıtlaSilGarip bir aşk öyküsü cümlesinden öteye gidemiyor düşüncelerim, nitekim Mevlana'dan etkilendiğinden bahsettiğimiz Goethe eleştiriye maruz kalmazken, Mevlana gibi bir kimliğin dostum dediği Şems için aynı tabloda eleştiri yağmurlarına maruz bırakanların düşünce dünyasına anlam veremiyorum. (Bu tip bir aşk öyküsüne de sıcak bakamadığımı ayrıca belirtmek isterim.) Derlemiş olduğunuz yazı için teşekkürler.
YanıtlaSil