Yaşamın zorlukları içinde biraz nefeslenelim istedim. O nedenle bu güzel masalla yolculuk yapacağız beraberce.
Aslında
anlatacağım bir çocuk masalı. Ama verdiği ders öyle güzel ki aklımızın bir
köşesinde kalsın, bu arada içimizdeki çocuk sevinsin ne dersiniz?
Kim
bilir belki sizler de varsa torunlarınıza, çocuklarınıza aktarırsınız. Böylece
tebessümlerimiz daha da büyür.
Bu
masal çok eski yıllara ait. Öyle ki ilk versiyonu için kaynaklar ikinci yüzyılı
işaret ediyor. İlerleyen yıllarda Eski Yunan masalcısı Ezop’un masalları
arasına ‘Çoban ve Aslan’ ismiyle katılmış. Zaman içinde karakterlerde
değişiklikler olsa da ana fikre hep sadık kalınmış. Ben ilk versiyonuna yakın
olanı tercih ettim.
Masalımızın
ismi ‘Androcles ve Aslan’.
Androcles,
Afrika'nın bir bölümünü yöneten eski bir Roma konsolosunun kaçak kölesi.
Vakti
zamanında efendisinden kaçıp Roma’nın ormanlarına saklanan ve izini kaybetmeyi
başaran bu köle; uzun süre ormanda açlıkla ve yorgunlukla sınanır.
Tam
umudunu yitirmeye başladığı sırada bir aslanın iniltisini duyar. Bu iniltiler
arasında, kulakları sağır edecek şekilde kükreyen aslandan kaçması gerektiğini
düşünür. Aceleyle bulunduğu yerden uzaklaşmaya çalışır.
Ancak
çalılıklar arasından geçerken bir ağacın köküne takılıp düşer. Can havliyle
ayağa kalkmaya çalışır. Beceremez. Başını kaldırdığında ise yüreğine korku
salan aslanın tüm haşmetiyle kendisine doğru geldiğini görür.
Kaçmak
istese de gücü tükenmiş halde olduğu yere yığılır. Gözünü ise aslandan
ayıramaz. Tüm umutları kaybolur. Sonunun geldiğini düşünür.
Gelin
görün ki genç aslan da yaralıdır. Her tarafı kanla kaplıdır. Sağ pençesi hayli
şişmiş olduğu için topallayan aslan tam karşısında durur. Ve köleye bakar.
İşte
o anda korku şokunu atlatan Androcles, aslanın pençesini yaralayan büyük diken
parçasını fark eder.
Tüm
cesaretini toplar. Kocaman bir nefes alır ve aslanın pençesindeki dikeni tek
hamlede çekip çıkarır.
Acısı
hafifleyen aslan minnet doludur. Yaralanmadan önce öldürdüğü avını hediye
olarak getirip kölenin önüne bırakarak kendince teşekkür eder.
Günlerdir
aç olan köle Androcles aslanın hediye ettiği geyikle kendisine güzel bir
ziyafet çeker.
Beraberce
bir mağaraya sığınırlar. Günler geçtikçe aslan ona karşı evcilleşir.
Avlanırken
hayatını kurtaran Androcles'u hiç unutmaz. Kendi payının bir kısmını mutlaka
ona getirir.
Artık
hayatı kurtulan; yeni arkadaşı sayesinde karnı her gün doyan ve güçlenen
kölemiz mutludur.
Ne
yazık ki bu mutluluk uzun sürmez. Günlerden bir gün ormanda gezinirken
askerlere yakalanır.
Ormanda
ne aradığını açıklayamaz. Apar topar kaçtığı şehir olan Roma’ya geri gönderilir.
Maalesef yine bir esirdir. Üstelik pazar yerinde, kaçtığı eski efendisi
tarafından görülür ve ölüme mahkum edilir.
O
yıllarda katillerin, kaçan esirlerin ve diğer büyük suçluların ölüm cezası
arenada halk karşısında, aç aslanlara yem edilmektir. Vahşi hayvanlarla
suçlular arasındaki bu
zalim mücadeleyi izlemek ise halk için bir tür eğlence
sayılırdı.
İşte
kölemizi de böylesi acı bir son bekliyordu.
Nihayet
cezanın uygulanacağı gün gelir. Arena meraklı izleyicilerle tıka basa dolar. Herkes
biraz sonra başlayacak katliamı izlemek için sabırsızlanır. İmparator locadaki
yerini alır. Ve oyunların başlaması için ilk işareti verir.
Kölemizin
sırası geldiğinde kendisini koruması için eline bir mızrak tutuşturulur.
Tutuklu
bulunduğu yerden çıkarılıp arenaya yönlendirilir. Artık karşısına çıkacak aç aslanın
bulunduğu kafesin kapağını kaldırma vaktidir.
Herkes
nefesini tutmuş olacakları izlemektedir.
İşte
o anda olanlar olur.
Arenaya
giren aslanı karşısında gören Androcles şaşkındır. Hayatında belki de ilk defa
kader ondan yanadır. Çünkü karşısındaki aslan üç yıl önce ormanda pençesindeki
dikeni çıkarıp iyileştirdiği aslandır. Pençesindeki eski yara izlerinden onu
tanımıştır. Hemen aslana eskiden oynarken öğrettiği komutları verir.
Komutları
duyan aslan, karşısındaki adamın bir zamanlar hayatını kurtaran adam olduğunu
anlar. Sevgiyle pençesini ona doğru uzatır.
Bu
garip durum; İmparator dahil izleyenleri öyle şaşırtır ki, arenada çıt çıkmaz.
İlk şaşkınlığını üzerinden atan İmparator, Androcles'ı yanına çağırır. Böylesi
bir durumun nasıl olabileceğini sorar merakla.
Androcles
başından geçenleri, aslanla yaşadıklarını tek tek anlatır. İmparator dostluğun
gücünü kendilerine gösterdiği için onu affedeceğini söyler. Bununla da kalmaz.
İlk efendisini buldurur. Onun da affetmesini sağlar.
Böylece
özgürlüğüne kavuşan kahramanımız, aslanla beraber ormana geri götürülüp serbest
bırakılır.
İşte
masalımız bu güzel sonla biter.
Gökten
üç elma düşmüş. Biri UMUT, biri İYİLİK diğeri ise SEVGİ olarak hepimizin
kalbinde yer bulmuş diyelim mi?
Yeryüzünde
hangi koşulda olursak olalım; her kime bir iyilik yapıyorsak, onun bumerang
gibi gün gelip bizi bulduğu gerçeği ile yüzleştiriyor bu masal bizleri. Üstelik
iyilikler yapıldıkça çoğalıyor kalplerde. Bunu hiç unutmamamız dileğimle.
Sevgiyle
kalın.
Belgin
ERYAVUZ
05.06.2020
Belgincim, masalları çok severim... Onlarla büyüdüm... Hepsinin çok anlamlı olduğunu ve ders içerdiğini düşünüyorum... İçimdeki çocuğa dokunduğun için teşekkürler...
YanıtlaSilTülay hanımcığım ben de öyle... hatta rahmetli anneciğimin anlattığı hiç duyulmamış bir masal vardı ve ben öyle severdim ki, kızım doğduğunda onu yazmış ve kızıma defalarca anlatmıştım))) İçimizdeki çocuk böylesi zamanlarda biraz soluklanıyor gibi hissediyorum. Ben kocaman teşekkürler ediyorum size ve kalbinize...
Sil