13 Aralık 2021 Pazartesi

KAÇIP GİDEN ANLAR

O kadar çok ki.

Üstelik büyük bir kısmının farkında bile değiliz.

Hayatı acele yaşamaktan, bir yerlere yetişme telaşımızın çok olmasından.

Zamana yenik düşüyor maalesef farkındalığımız.

Peki kaçıp giden anların telafisi mümkün mü?

Elbette değil.

Bunun çarpıcı bir örneği var bugünkü yazımda.

Bir sosyal araştırma.

Amerika Birleşik Devleti'nin en büyük ve en eski gazetesi olan Washinton Post tarafından;  insanların önceliklerini, zevk ve farkındalıklarını incelemek amacıyla yapılmış.

Hazırsanız mini bir yolculuğa çıkalım.

Yer Washington’da bir metro istasyonu.

Aylardan Ocak.

Soğuk bir kış sabahı.

Bu zorlu güne uyanıp hayatın karmaşasına karışanlar telaşla koşturmakta etrafta.

Tam bu esnada bir adam elinde kemanıyla çıkagelir ve yere bağdaş kurarak oturur.

Ardından kemanını kutusundan çıkarıp çalmaya başlar.

Metronun içi 45 dakika boyunca kemanın tellerinden dökülen özel namelerle şenlenir.

Peki keman sesini duyanlar ne yapar dersiniz?

İlk üç dakika hiç kimse ilgi göstermez.

Üç dakika sonra orta yaşlı bir adam müzisyeni fark eder. Ancak adımlarını yavaşlatsa da durmadan yoluna devam eder.

Ondan bir dakika sonra bir kadın geçer yanından. Hızını hiç kesmez, sadece bahşişini kutuya atar.

Bir kaç dakika sonra müziği dinlemek isteyen bir başkası çıkar. Metronun duvarına yaslanarak biraz soluklanır; ardından saatine bakıp yoluna devam eder.

Derken üç yaşlarında minicik bir çocuk belirir metroda. Annesinin elinden tutmuş giderken, ısrarla durmak ister. Kemancıyla göz göze gelir. Ancak annesinin kuvvetli çekiştirmelerine dayanamaz. Gözlerini kemancıdan ayırmadan annesiyle oradan ayrılır.

Benzer sahneler çocuklu aileler tarafından birkaç kez tekrarlanır.

Durup kemancıya bakan çocuklar ve onları yürümeye zorlayan aileleri.

Yoğun bir iş sabahı olduğu için kemancının orada olduğu sürede önünden yaklaşık 1100 kişinin geçtiği hesaplanır.

Kemancıya 20 kişi para verirken, sadece 6 kişi durup bir süre dinler.

Tam 45 dakika boyunca harika parçalar çalan kemancı yavaşça toparlanır. Oradan sessizce ayrılır.

Gelin görün ki bu uzun süre boyunca hiç kimse; konser veren o kemancının aslında dünyanın en yetenekli müzisyenlerinden biri olduğunu FARK EDEMEZ.

Elinde yaklaşık değeri 3.5 milyon doları bulan kemanıyla en özel ve karmaşık parçalara hayat veren bu müzisyen Joshua David Bell’dir.

Bell'in enstrümanı ise Antonio Stradivari'nin 1713 yılında yapılan 300 yaşındaki Stradivarius kemanıdır.

Üstelik bu mini konserden sadece iki gün önce; Boston'da verdiği ve biletleri aylar önceden tükenen konserinin biletleri yüzlerce dolara satılmıştır.

Bu gerçek hikayeden çıkarılacak çok ders var.

Hep acelemizin olduğu ve koşturduğumuz bu kısır döngü içinde, neyi ne kadar fark edebildiğimizi düşünmemiz gerek.

Biz olsaydık metrodaki o müzik dinletisine kulak verip durup dinler miydik?

İtiraf etmeliyim ki ben böylesi durumlarda sadece adımlarımı yavaşlatıyorum.

Peki ya sizler?

Yaşam ellerimizin arasından kayıp giderken, farkına varamadığımız minicik ama değerli detayları daha çok fark edebilmemiz dileğimle.

Sevgiyle kalın.

Belgin ERYAVUZ

06.08.2021

Kaynak: https://www.zorlupsm.com/tr/etkinlik/joshua-bell.

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...