Lübnan doğumlu Amerikalı ressam ve yazar Rabih Alameddine, insanı sorgulatan ve düşündüren satırlarında şöyle der;
"İnsan
hiçbir şeyin kaybını, ‘olabilirdi’lerin kaybı kadar derinden duyumsamaz. Hiçbir
nostalji, asla gerçekleşmemiş olan şeylere duyulan nostalji kadar acı
vermez."
Ne
kadar ilginç ve doğru bir saptama öyle değil mi?
Evet
insani duygularımız var ve kaybettiklerimize üzülüyoruz.
Bu
durum son derece doğal bir süreç.
Gelin
görün ki sadece hayallerimizi süsleyen ve gerçeğe dönüşmemiş düşüncelere de özlem
duyuyoruz ve içimiz acıyor.
Peki
neden?
Olabilirlilik;
olmamasından olması daha güçlü olan, olmasını önleyecek güçlü bir engeli
bulunmayan demek. O nedenle belki de olabilecek olan şeyler hayallerimizi
süslerken, karşımızda güçlü bir engelimiz yokken bile yine de olmuyor.
Neden
mi?
Tam o anda karşımıza çıkan yol ayırımında verdiğimiz karar. Belki zorlama, belki çevre baskısı, belki el alem ne der kaygısı, belki kurulu düzeni bozmaktan korkmak, çoğu zaman da cesaretsizlik.
Sonuç?
Tarifsiz
bir acı, hatta pişmanlık.
Ardından
‘Şimdiki aklım olsaydı farklı yapardım.’ tarzındaki serzenişler.
Örnek
mi?
O
kadar çok ki.
Şu
anda ne yaşıyorsak; ikili ilişkilerde olsun, iş ve öğrenim hayatında olsun ya
da sosyal yaşamda; o anda verdiğimiz kararların sonucunu yaşıyoruz.
Dış
etmenler bir yana sonuçta kararı biz verdik.
Her
ne olursa olsun sevabı da günahı da kendimize ait.
Çünkü
o karar anlarında içimizdeki müziğin sesini duymadık.
Ünlü
Alman filozof Friedrich Nietzsche’nin dediği gibi; dans edenleri deli zannettik.
Oysa o müzikle dans etme cesaretimiz olsaydı bugün bu acıları yaşamazdık.
Çok
mu radikal geldi bilemiyorum ama bana göre doğru.
Elbette
herkesin doğrusu kendisine.
Sevgiyle
kalın.
Belgin
ERYAVUZ
23.04.2022
Aynı ben
YanıtlaSil