3 Kasım 2015 Salı

GÖNÜLDEN VERMENİN&ALMANIN ZARAFETİ (1/2)

Gönülden sevgiyle vermek ve tebessümle, teşekkürler eşliğinde almak.

Hayattaki en özel alışveriş bence.

En keyiflisi.

Gönlümüzü en çok besleyeni.

Hele hele bir de zarafetin tınılarını taşıyorsa en değerlisi. Küçük ya da büyük olması önemli değil bu aşamada.

Ne sadece almak olmalı ama; nede sadece vermek.

Her ikisinin de yapılması şahane. Böylece doğal akışı ve dengeyi korumuş oluyoruz.

Hiç almamak, bir şekilde verilenleri ya da önümüze çıkanları sürekli ret edersek; o muhteşem akışı kesmiş oluyoruz. Tam tersi her zaman alıp, elimiz hiç vermeye gitmiyorsa da aynı durum söz konusu. Böyle diyor uzmanlar.

Aslında hayatın içinde sürekli bir alışveriş halindeyiz.
Farkında olmadan yapıyoruz pek çoğunu.
Önemsemeden.
Varlıklarının önemine inanmadan.
Gelişi güzel.

Oysaki minicik bir detay bile öyle önemli ki. Çünkü her biri bizim yaşantımıza ışıltı katıyor.

Örnek mi?

Sevgi dolu insanların hayata karşı duruşları, o sıcacık bakışları. Buram buram enerji yayan içtenlikleri. Bize düşen sadece fark etmek ve o enerjiye katılmak. Belki bir teşekkür, belki de sadece bir gülümseme ile.  İşte aldık ve verdik bile. Bu kadar kolay bu alış veriş. Yapabilene, detaydaki o rengarenk mucizelere tanık olana ne mutlu.

Peki ya bizler?

Bizler aynı güzelliği neden yaşayamıyoruz?

Yeterince almadığımız, yeterince vermediğimiz için olmasın sakın.

Önce almayı hedeflediğimiz için de olabilir mi? Ne dersiniz?

‘’Günlerden bir gün; bir gezgin yolunun hemen üstündeki bir akarsuyun içinde değerli bir taş bulur. Alıp heybesine koyar ve yoluna devam eder.

Ertesi gün, günlerdir aç bir adamla karşılaşır. Ekmeğini sevgiyle bölüşür. Ancak karnını doyuran adamın gözü birden heybedeki o değerli taşa takılır.

Biraz da mahcup gezginden taşı ister. Gezgin ise hiç düşünmeden taşı adama verir. Adam şansının artık döndüğünü hisseder. Hem karnı doymuş, hem de ömür boyu geçimini sağlayacak kadar değerli bir taşa sahip olmuştur.

Aradan birkaç gün geçer. Gezgin kendi yolunda ilerlerken; arkasından giderek yaklaşan ayak sesleri duyar. Dönüp baktığında birkaç gün önce ekmeğini bölüştüğü adamı görür. Adam nefes nefesedir. Belli ki verdiği karar sonrası çok koşmuştur.

İşte o anda adamın elindeki taşı görür.  Bu taş akarsuda bulduğu ve adama verdiği o değerli taştır. Adam taşı kendisine geri verir. Ardından da taşı bu kadar rahatça kendisine vermesini sağlayan içindeki şey her ne ise; ondan istediğini söyler. Gezgin ise; sahip olunan MADDİ şeyleri vermenin, aslında vermenin EN KOLAY YOLU olduğunu belirtir.’’

Kıssadan hisse hesabı kendi içimize dönelim mi? Farkında mısınız; bizler maddi değerlerimizi verirken bile, nasıl da zorlanıyoruz?

Oysaki onların gerçek sahibi bile değiliz. Bunun bir adım ötesi ve gerçek vermek ise BAMBAŞKA.

İnsanın kendinden, ÖZÜNden vermesi.

Bu şahane bir duygu.

Yaşayabilenler çok şanslı bence.

Gerçek vermek, sevgiyle gönülden, kalpten vermek demek. Karşımızdaki kişiler arasında ayırım yapmadan hem de. (devamı 2/2’de)

Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ

02.09.2015

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...