7 Kasım 2015 Cumartesi

SEVGİ- AMOUR- LOVE- AŞK

Sevgi içimizdeki en değerli hazine. Sıcacık. Benim vazgeçilmezim. Paylaştıkça artan, kocaman olan iç zenginliğimiz.

Sevgi sözcüğünün geçek anlamı nereden geliyor biliyor musunuz?

Latince bir kelime olan ‘a-mors’ dan. Anlamı ‘ölümsüzlük’ demek.

Üstelik geçenlerde dünya genelinde yapılan bir ankette; en romantik sevgi sözcüğü yine bu kelimeye verilmiş.

Sevginin gücünü, ihtişamı anlatan bir başka sözcük ise Rönesans döneminde adeta simgeleşmiş.

‘’Amor vincit omnia’’

Anlamı ‘Sevgi her şeyi fetheder, yener.’ demek.

Hepsi sevginin gücünü anlatan satırlar, öyle değil mi?

Sevgi ve aşkla bakabilmek hayata ve anlara…
Tüm amacımız bu doğrultuda değil mi zaten?

Bu nedenle ne kadar çok sevgiden söz edersek, sevgiyle ilgili sözcükler ve yazılar paylaşırsak o kadar iyi hepimiz adına. Biliyorum ki sizler de bana katılacaksınız.  

Sevgiden söz edip de, sevgi kuramının kurucusu Amerikalı ünlü psikanalist, sosyolog ve filozof Erich Fromm’dan bahsetmeden olmaz elbette.

Almanya doğumlu Fromm bakın sevgiyi nasıl tanımlar?

‘’Sevgi, insanlığın sorunlarına bir yanıt olarak; kişideki aktif ve yaratıcı gücün kaynağı bir enerjidir.’’ der ve devam eder. 

‘’Bu yaratıcılıkla SEVMEK bir SANATtır.’’

Ben bu tanıma bayıldım.

Psikolojide aşkın formülünü açıklayan Robert Stenberg’ e göre ise; aşk sırasıyla; yakınlık, bağlılık ve tutkudan oluşuyor.

Şimdi gelin sevginin sözlüklerdeki tanımına bakalım.

“İnsanı bir şeye ya da bir kimseye karşı yakın ilgi ve bağlılık göstermeye yönelten duygu.”

Ancak bu tanımı yetersiz ve yüzeysel bulan birçok yazarın, sevginin tam anlamıyla tanımlanamayacağını belirttiklerini de paylaşmak isterim.

Sevginin felsefedeki tanımı ise şöyle; ‘’Herhangi bir nedene dayandırılamayan duygudaşlık.’’

Hiç dikkatinizi çekti mi bilmiyorum ama; ölümsüz bir şehir olarak tarihi süsleyen; Roma şehrinin ismi de ‘amor’ kelimesinin tersten yazılmış hali.

R O M A … A M O R

Roma da tıpkı İstanbul gibi, yedi tepe üzerine kurulmuş gerçek bir aşk şehri. Üstelik içinde bambaşka bir devlet barındıran tek şehir. Çünkü 5 kilometrekarelik yüzölçümüyle dünyanın en küçük devleti olan Vatikan burada.

Bu isim, Roma şehrinin kurucusu olarak kabul gören Romulus tarafından verilmiş. Ve böylece şehrin ismiyle ölümsüzleştiğine inanılmış. Hatta kral Romulus ‘Tanrı Quirinus’ olarak tanrılaştırılıp tapılmış o yıllarda. Efsanesi de hayli ilginç.

Romulus ikiz kardeşiyle beraber dünyaya gelir. Ancak, her ikisi de henüz daha bebekken; taht kaygısı yüzünden; bir sandık içinde İtalya’nın üçüncü büyük nehri olan Tiber’e atılır. Tesadüfen bir dişi kurt tarafından bulunur. Onun sütüyle beslenir. Sonradan onları bulan kralın çobanı ve eşi sayesinde büyüyüp, cesur iki delikanlı olurlar.

Ancak kurmak istediği kentin ilk hazırlıklarını yaparken; ne yazık ki iki kardeş birbirine düşerler. İkiz kardeşini öldüren Romulus; kendi ismini vererek ölümsüzlüğüne ilk imzayı attığına inanır.  Hem savaşta, hem de barışta güçlü yapısıyla büyük bir lider olduğunu kanıtlar. Son anına kadar kurduğu kentte kral olarak yaşar. Ölümü ise hayli ilginçtir. Günlerden bir gün çıkan büyük bir fırtınada kaybolur. Ve halkı onun gökyüzüne yükselerek, Tanrılar katına çıktığını düşünür.

Elbette bu bir efsane. Ancak isimlerin bu denli benzer olması, aşktan Roma’ya uzanan yolun gizemini de açıklar gibi.

Sevginin Yunan mitolojisindeki yeri ise apayrı. Bu muhteşem duyguyla ilgili pek çok Tanrı var.
İşte onlardan bazıları.

Kardeşçe sevginin adı Agape; cinsel sevgiyi temsil eden Eros; bozulan aşkları düzelten Philia; anaç sevginin kahramanı Storge; insanlar arasındaki kini ve düşmanlığı aşka dönüştüren Xenia ve son olarak hepimizin tanıdığı aşk ve güzellik tanrıçası Afrodit.

Çin geleneğinde ve felsefesinde aşk ana kavramlardan bir tanesi. Sadece canlılara değil, cansız olan her şeye sevgiyle yaklaşma felsefesini benimsemişler yıllar içinde. Aynı şekilde sevgiyi saygıyla süsleyen Japonlarda bu konuya ciddiyetle yaklaşıp uygulayanlardan. Bizim kültürümüzde ise ilahi aşk ön planda tıpkı Farslılar gibi.

Son sözler kucaklaşmanın bir ihtiyaç olduğunu şiddetle savunan, Psikolog Virginia Satir’den gelsin. Yaşamımıza devam etmek adına 4 kez; gelişmemiz içinse 12 kez kucaklaşmaya ihtiyacımız olduğunu belirtiyor satırlarında.

Gerçekten de kucaklaşmanın insan ruhuna ve bedenine olan olumlu etkileri muhteşem. Stresimizi anında alması, sakinleştirmesi, enerjimizi artırması, gülümsetmesi değme ilaçlardan daha kıymetli bence.

Belki de bu yüzden sımsıkı kucaklaşmaları çok seviyorum ben. Sevgiyi derinden hissetmenin ve hissettirmenin en özel yolu.

O halde bizler ne duruyoruz hala? Yaşantımıza aşkı, sevgiyi davet edelim ve sevgiyle kucaklaşmanın muhteşem enerjisini birbirimize aktaralım.

Sevgiyle ve aşkla kalın.
Belgin ERYAVUZ

10.07.2015

Kaynaklar: Tanrılar Okulu- Stefano D’Anna; http://tr.wikipedia.org; http://www.turkcebilgi.com; http://gazette.com.tr.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...