Ruhumuzun
sağlıklı çalışması için, yüklerimizden kurtulup tüy misali hafiflememiz
gerektiğini belirten paylaşımlara, örneklere önem veriyorum. Çünkü hafif bir
ruhun, yaşamın ahengine ve dansına daha kolay uyum sağlayacağına inanıyorum. İşte
bu nedenle yeniden hatırlayalım ve bir örnekle iyice hafızamıza kazıyalım istedim.
Baharın
geldiği zamanları hatırlayalım mı önce. Doğa tüm ihtişamı ile uyanırken,
rengarenk çiçekler kuru dalları zarifçe bezerken, güneş ışıltısıyla içimizi
ısıtırken; yaşam daha bir güzel gelir hepimize. İçimizdeki umudun da uyanma
vakti geldiğini hatırlatır tüm mis kokulu çiçekler.
Mevsim
ne olursa olsun çok dolduğumuzu, artık kaldıramadığımızı hissettiğimiz
zamanlarda silkinelim yavaşça. Tinsel ve tensel tüm zehirlerimizden arınalım
nazikçe. Ruhumuza yüklediğimiz ağırlıkları
bıraktıkça hafiflemenin tadına varalım.
Pişmanlıklarımızı,
keşke’lerimizi, önyargılarımızı, bir türlü kurtulamadığımız adeta saplantı haline
gelen bağımlılıklarımızı… tek tek bırakalım gitsin. Onlara ihtiyacımız yok ki bizim.
Bir şekilde almışız. İçimize sindirmiş, beslemişiz. Üstelik beslemeye büyütmeye
de devam ediyoruz.
Peki
neden? Cevabını bilen var mı?

Evimizi
temizliyoruz sürekli. Kullandığımız eşyaları, varsa arabamızı. Camları siliyor,
halıları tertemiz yapmak için gücümüzü harcıyoruz. Parlatıyoruz elimize
geçirdiğimiz her şeyi. Ama en önemli detayı hep görmezden geliyoruz.
Ruhumuzu
ne zaman arındırdık sorarım size?
Oysaki
onu arındırmadan diğerlerinin ışıltısı hep sönük kalacak. Bunun farkında bile
değiliz. Her şeyden önce ruhumuz arınmalı. Yargı, eleştiri, öfke, kırgınlık,
kıskançlık, affedememe, gelecek korkusu her ne varsa. Geceleri uykumuzu
kaçıran, gün içinde içimizi bunaltan, aklımıza takıldıkça gücümüzü bir sünger
gibi emen her şeyi bırakalım gitsin.
Peki
kolay mı bırakmak desem?
Aslında
çok kolay; ama biz yolunu bilmiyor olabilir miyiz?
Şimdi
gelin minicik bir alıntı bize bu yolu göstersin.
‘’Günlerden
bir gün ruhu bunalan bir adam, zamanın üstatlarından birini ziyarete gider.
Ondan, ön yargı ve bağımlılıklarından kurtulmak için yardım ister. Üstat, adamın
sorusu üzerine yerinden kalkar. Yakınlarda bulunan bir sütuna kollarını dolar. Adamın şaşkın bakışları arasında bağırmaya
başlar. Kollarını doladığı sütundan kurtulmak için yardım istemektedir.
Kendi
sorunu için üstada başvuran adam sorduğu soruya pişman olur. Çok değer verdiği
üstadın deli olduğunu bile düşünür. Ancak neden böyle davrandığını da sormadan
edemez. Yaptığına bir anlam veremediğini belirtir önce. Ardından da tuttuğu
sütunu bırakırsa sorunun tamamen ortadan kalkacağını belirtir. Çünkü sütun onu
tutmuyordur ki. Üstat, durduk yerde sütuna sarılmış, sonra da ondan kurtulmak
için yardım istemeye başlamıştır.
Bunun
üzerine sütunu bırakan üstat, adama geri döner. Kendisine söylediği sözleri
gerçekten anlarsa; kendi sorusunun çözümünü de bulacağını söyler.
Ruhunu
sıkan ve kurtulmak istediği her ne varsa, aslında tutanın ve bırakmayanın kendisi
olduğunu söyler. ‘Bırak gitsin.’’ diyerek de ekler.
İşte
tıpkı örnekteki gibi; hepimiz var gücümüzle sarılmışız tüm kurtulmak istediğimiz
yüklerimize. Elimizi gevşetmek şöyle dursun, sıktıkça sıkıyoruz düşürmeyelim
diye. Bir yandan da umutsuzca debeleniyoruz, kurtulmayı bekliyoruz. Ne yaman bir
çelişki, öyle değil mi?
O
halde haydi BIRAKALIM GİTSİN.
Sevgiyle
emanet edelim geldikleri yere.
Ben
bıraktım gitti. Gelen olursa da fazla tutmadan, sevgiyle geriye iade ediyorum.
Çünkü ruhumu seviyorum. Ona ihtiyacım olduğunu biliyorum. Ruhum ne kadar özgür
ve hafif olursa, yaşam o kadar güzelleşiyor gözlerimde. Ayaklarım dans ederken
hayatın notalarında, tebessümler konuyor yüzüme sevgimin işareti olarak.
Şükürler eşliğinde.
Ne
o, siz hala notaları duymadınız mı yoksa? Ruhunuz ağırlaşmış olmasın sakın.
Duyun sesini ne olur. Bırakın gitsin, yüreklerinizi sıkan her bir detayı. İşte
o zaman notalar kulaklarınızda, dans edeceksiniz sizler de. İnanın yeter ki.
Sevgiyle
kalın.
Belgin
ERYAVUZ
21.
03. 2016
NOT:
Bu yazıyı pekiştirecek olan yazım yine bloğumda; hatırlamak isteyenler için http://belgineryavuz.blogspot.com.tr/2016/04/ruhumuz-tuy-kadar-hafif-artik-12.html;
http://belgineryavuz.blogspot.com.tr/2016/04/ruhumuz-tuy-kadar-hafif-artik-22.html.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder