Yıllardan
1996. Bizden hayli uzak ülkelerden bir tanesindeyiz. Haiti’de.
Haiti
Cumhurbaşkanı o sene dünyaya veda eder. Ölümünün ardından da bir vasiyet
bırakır. Bugün mezar taşında yazılı olan hitabe işte o vasiyettir.
“Bütün ömrüm boyunca, Türkiye’nin lideri
Mustafa Kemal ATATÜRK’ü anlamış ve uygulamış olmaktan dolayı MUTLU öldüm.”
Sevginin,
saygının, hayranlığın mesafelerle ve geçen zamanla nasıl da inatlaştığını
gösteriyor bu belge. Öyle değil mi?
Kalbinde
derin ülke sevdasıyla Mustafa Kemal’i ağlarken tespit eden pek olmamış.
Çanakkale’de
topçu atışımızın başladığı anda döktüğü gözyaşından tarih sayfaları bahsediyor.
Diğerinde ise onun insani yönüyle kucaklaşıyoruz. Çankaya’da meclise giderken
selam verdiği iğde ağacının kesilmesinin ardından çocuklar gibi gözyaşı
döküyor. Çünkü o memleketinin taşına, toprağına, yetişen her türlü ağacına,
hayvanına, kısacası doğasına ve milletine aşık bir liderdir.
Yalova
köşkündeki tarihi çınar ağacının kesilmemesi için; o zamanın zor şartlarında,
sadece tramvay rayları üzerinden; köşkü tam 4 metre 80 santim öteye kaydırmayı
başarır. Ve bu muhteşem çözümü bilen ne yazık ki çok az kişidir. Oysaki dünya
böylesi bir güzel girişimi herkese duyurmak için neler yapmaz ki.
Bir
başka örnek yine Ankara yakınlarından geliyor. Üzerinde tam 80 söğüt ağacı olan
yerde dinlenmesi için bir kulübe yapılacak. Ancak o 80 ağaç önemli Atatürk
için. Kesilmesini bırakın, taşınmasına bile gönülsüz. Her şeyi bırakıyor. O 80
ağacı kendi elleriyle söktürüyor. Belirlenen noktalar kendi elleriyle
diktiriyor. Ardından bekliyor. Ağaçların yeni yerlerini sevdiğine, iyice
tuttuğuna kanaat getirince kulübenin yapımına izin veriyor.
İnsanın
bu hoş davranışlar karşısında bir değil iki kere düşünmesi gerekiyor bence.
Yine
doğadayız. Bu kez sadece bataklık var önümüzde. Sivrisinekler cirit atıyor,
üstelik hayvan leşleri nedeniyle kokudan durulmuyor. İşte Mustafa Kemal oraya
tüm masrafını kendi cebinden olmak kaydıyla; bir orman çiftliği yaptırmak
istiyor. Etrafının, ziraat mühendislerinin tüm karşı çıkmalarına rağmen
kafasına koyduğunu yapıyor. Ve bu işin çok zor olduğunu söyleyenlere cevabı
şöyle oluyor; ”Ben en zor olanı yapayım da siz arkamdan kolayları nasıl olsa
yaparsınız.” Bu güzel işte direkt köylülerden yardım almaktan da büyük keyif
duyuyor. ‘’Burada hiçbir şey yetişmez.’’ diyenleri değil, bizzat köylünün
sözünü dinliyor. Sonunda ağaçlarıyla, dinlenme yerleri, oyun parklarıyla şahane
bir dinlenme alanı yapılanıyor.
Sözün
özü mü?
Onun
için bir karış dahi olsa vatan toprağını kaderine terk etmek olmuyor.
Dünya
da ‘Gazi Atatürk’ ismiyle üretilen ve satılan tek çiçek bizim de bildiğimiz
kırmızı yapraklı Atatürk çiçeği. Ve dünya genelinde bir çiçeğe ismi verilen
başka bir lider yok.
Bunlar
küçük gibi duran, aslında bünyesinde kocaman bir yüreği saklayan bilgiler.
Şimdi
diğerlerini duymaya hazır mısınız?
Yine
dünya tarihinin verdiği bir sıfat var önümüzde. Başka hiçbir lider bu sıfata
layık görülmemişken üstelik.
KÜLTÜR
ANTROPOLOĞU.
Bünyesinde
her şeyi barındırıyor bu sıfat.
Zekası
ve çalışkanlığı ile eline aldığı her işten başarıyla sıyrılmasını bilen bir
liderdi kendisi.
Bütün
arkeoloji kazılarını başlatan, müzelerin açılmasını sağlayan kendisi.
Düşünsenize
o zor şartlarda her yere yetişmiş. Her yerde zekasının ışıltısıyla problemleri
çözmüş.
Yaptığı
ölçümler, hesaplar ve geceler boyu süren çalışmaları ile yılların
arkeologlarına parmak ısırtmış. İlk itirazlar hep onun haklı çözümleri ile kabule
dönüşmüş ve her seferinde haklı olduğu kanıtlanmış. (devamı 3/4’de)
Sevgiyle
kalın.
Belgin
ERYAVUZ
10.11.2016
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder