4 Ocak 2017 Çarşamba

ANNEMDEN BANA, BENDEN KIZIMA KADİM MİRAS (2/2)

Uzun yıllar süren araştırmalar sonunda bilim adamlarının bu kadim miras hakkında ulaştığı şu anki sonuçları; sizleri sıkmadan kısaca paylaşmaya çalışacağım.

Hepimiz biliyoruz ki, anne rahmindeki yumurtaya ulaşmaya çalışan çok sayıda sperm hücresi yani spermatozoon var.

Bunlar yapısal olarak baş, boyun ve kuyruktan oluşuyor. Kalıtsal bilgilerle, mitokondrileri taşıyan baş ve boyun yumurtanın içine girerken; kuyruk işlevini tamamladığı için dışarda kalıyor. Buraya kadar her şey normal gibi görünse de; işler bu aşamadan sonra değişiyor.

Neden mi?

Çünkü tam bu esnada spermin yumurtaya girişini kolaylaştıran bazı enzimler salgılanıyor. Döllenme öncesi spermatozoonun içindeki sağlıklı mitokondriler, döllenme sonrası bu enzimler yüzünden ani bir değişime uğruyor.

Kendi içinde kümeleniyor.

Bu arada mitokondrinin içteki zarı dağılıyor. Söz kon usu enzim; iç kısma sızarak; babanın mitokondri DNAsını mutasyona uğratıyor. Yani işe yaramaz hale getiriyor.

Böylelikle babadan gelen genetik şifreler yok edilmiş oluyor.

Neden mi?

Tek bir amaç var. O da embriyonun sağlığını ve canlılığını korumak.

Eğer babadan gelen ve spermle taşınan bu genetik kod yüklü mitokondriler yok edilmezse; döllenmiş yumurta ile artık bir embriyo haline gelen yavrunun  hayatı riske giriyor.

Kısacası babadan aktarılan mitokondrinin yok edilmesi; döllenmiş yumurtanın yaşamda kalması için faydalı gibi duruyor.

Yine de bu anlamda deney ve araştırmaların hızla devam ettiğini de belirtmem gerekli.

Tüm bu bilgileri harmanlarsak sonuçta basitçe şu oluyor. Bebeği oluşturan ilk hücre; yani sitoplazmanın içinde genetik kodları olan yumurta ile genetik kodları olmayan sperm var.  

Bu nedenle mitokondrilerdeki genetik kodlar sadece anneden, hem kız hem de erkek çocuğuna geçiyor.  Her ne kadar babalara benzerlikler olsa da annelerin genleri hep daha ağır basıyor.

Boşuna değil anneliğin kutsallığı. Her çocuğuna enerjisini, enerji üretme mekanizmasını veren anneler çünkü. Onlara da annelerinden miras kalan mitokondriler sayesinde.

İnsanlığın oluşumu, atalarımızın kimler olduğu uzun yıllar bilim adamlarının kafasını meşgul etti ve etmeye de devam ediyor. Bu hipoteze karşı geliştirilen varsayımların da olduğu bir gerçek elbette. Örneğin Havva hipotezi sonrası erkekler üzerine kafa yoran, araştırmalar yapan bazı bilim adamları da var. Maalesef kat ettikleri yolda pek de net sonuçlara ulaşamadıklarını kendileri bizzat açıklıyor.

Biyolojik gelişimdeki bu gizemler haliyle bilim adamlarını daha çok düşünmeye ve deneye yöneltiyor. Ancak sadece annesinden yavrusuna değişime uğramadan geçen mitokondriler hakkındaki çözülme bile; pek çok yolu açmış gibi görünüyor.

İnsanlık tarihi ile ilgili araştırmalarda erkeğin değil, kadının kökenine bakılıp araştırılması da bu yüzden.

Hepimiz annelerimizden gelen kadim mirasla, bitmek bilmeyen bir enerjiyle sarıldık. Anne olduğumuzda da bu güzelliği kendi çocuklarımızla paylaştık. Yavrularımızdan kız olanlar bu muhteşem enerjiyi dağıtmaya devam ediyor; şükürler olsun ki.

Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ

28.11. 2016

NOT: Bu önemli konu üzerinde düşünmeme ve araştırma yapmama vesile olan Sn. Hande Özdinler’e sonsuz teşekkürlerim ve saygımla.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...