20 Mayıs 2018 Pazar

DAYANIKLILIK SKALASINDA BİR NUMARA


Yaşama kafa tutan, her türlü çetin yaşam şartını alt eden minicik bir canlı.

O kadar küçük ki bedeni, görmek son derece zor.

Neredeyse mikroskobik boyutlarda.

Düşünsenize en büyükleri sadece 1.5 milimetre geliyor. Küçüklerinin boyu 0.1 milimetrenin altında. Yeni doğan bir larva ise sadece 0.05 milimetre.

O minicik bedende iki gözü ve beyni ile yaşam mücadelesi veriyor. Kalpsiz kendileri. 
Akciğerleri de yok. Nefesini bedeni yoluyla alıyor.

Dış görünüşü buruşmuş bir silindire benziyor. Tıknaz bedenine bağlı tombul dört çift pençeli bacak var. Bunlar sayesinde kum tanelerine, bitki yüzeylerine ya da üzerinde yaşayacakları hayvanlara tutunuyor.

Dünyada ilk defa 1773 yılında; Alman zoolog J. A. Ephraim Goeze tarafından keşfedilmiş. O tarihten itibaren bilimsel araştırmaların en dikkat çeken canlısı olmuş.

Bilim insanları tarafından su ayısı, deniz ayısı, yosun hayvancığı olarak anılıyor.

Ancak bilimsel ismi ‘yavaş adım atan’ anlamına gelen TARDİGRAD.

Suyun varlık gösterdiği her yerde yaşama lüksüne sahip.

Hem de ne yaşam!

Aşırı sıcak, aşırı soğuk, donma, kaynama, yüksek basınç ve hatta radyasyon onun için tehlike arz etmiyor. Uzay boşluğunda dahi hayatta kalmayı başarıyor.

Kısacası her şartta yaşama sımsıkı tutunuyor. Çünkü kendisi dünyanın en DAYANIKLI canlısı. Birincilik kürsüsündeki yerini de kimselere kaptırmaya niyeti yok gibi.

Neredeyse on binden fazla farklı türü var.

Çoğunluğu bitki ve mantarlarla besleniyor. Bunlar okyanuslardan, göllere; yapraktaki bir çiğ damlasından nehirlere kadar akla gelen her türlü suda yaşıyor.

Etobur olan az sayıdaki türü ise kanını emecekleri hayvanların üstünde, asalak olarak yaşamını sürdürüyor.

Türler arasında dişiler çoğunlukta. Üremeleri hayli ilginç. Yumurtalarının şekil ise çok güzel. Nemli kalmak adına sahip olduğu bu özel şekiller, çok uçlu yıldızlara ya da gamzeli kürelere benziyor.

Çok ilginç bir başka özelliği daha var. Doğum anında sahip olduğu hücre sayısı hayatı boyunca hiç değişmiyor. Aynı türdeki tüm bireyler aynı sayıda hücreye sahip, yani sabit hücreli. Farklı türlerde ise hücre sayısı değişebiliyor.

Varlık gösterdiği su kaynakları ve besinleri bitince, yaşam faaliyetini geçici olarak durdurma yeteneğine sahip. Tamamen hareketsiz kalıp şartların düzelmesini bekliyor.

Bu bekleme süresi ne kadar mı?

Şimdi sıkı durun. Şartlara bağlı olarak değişmekle beraber; bilim insanları neredeyse YÜZ YILA kadar bekleyebileceklerini söylüyor.

Diğer canlıların dayanamadığı ortamlarda dahi hayata tutunmayı böyle başarıyor. O minicik bedeni ile adeta ölüme meydan okuyor.

Peki bunu nasıl başarıyor?

Şartlar zorlaştığında yarı-ölü evreye ( Cryptobiosis) geçiyor. Bir nevi kış uykusuna yatma gibi.

Bu evrede metabolizma hızı neredeyse sıfırlanıyor. Beden su oranını en alt seviyeye çekiyor. Hal böyle olunca donmaktan, kurumaktan, radyasyondan, çevresel toksinlerden kendini korumuş oluyor. 

Bedenindeki su azaltınca, kıvrılıp yeni bir şekil alıyor. Bu halde sabırla bekliyor. Ta ki şartlar yeniden uygun oluncaya değin.

Dayanıklılık skalasının bir numarası olan bu minicik canlının hayata tutunma becerisi, bizlere çok güzel bir örnek. Bunu anlayan bilim insanları şimdilerde aşılar, spermler, tohumlar üzerinde yoğunlaşarak; dayanıklılıklarını artırma yolunda hızla çalışıyorlar. Bir adım ötesinde gezegenler arası seyahati bile mümkün kılacak yepyeni gelişmelerin olması ise yakındır.

Ne diyelim doğanın gizemleri hala keşfedilmeyi bekliyor. Azimle çalışmanın ve araştırmanın getirileri ise tüm insanlığa müjdeler sunmaya devam edecek. Sağ olsunlar, var olsunlar.

Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ

09.04.2018




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...