27 Ağustos 2019 Salı

AYNA NÖRONLAR


Tam bir taklitçi kendileri.

Ama yaptıkları da bir o kadar önemli. Çünkü karşımızdakinin duygularını anlayabilmemize vesile oluyorlar.

Peki sadece bu kadar mı?

Hayır.

Devamında düşünceleri tahmin edebilmeye, davranışları aşağı yukarı kestirmeye, hatta çok karmaşık davranışları taklit edip, yorumlamaya yarıyorlar.

Yeri beynin ön lobunda.

Tam da konuşma merkezine yakın tarafta, solda.

Biliyoruz ki beynimiz tam dört loptan oluşuyor.

Her bir lobun kendisine has görevleri var ve bir tanesinin bile düzgün çalışmaması, tüm yaşantıyı allak bullak edecek kadar önemli. Ön lobumuz üst düzey işlevlerimizin gerçekleştiği yer. Kişiliğimiz, huyumuz, planlama ve sorun çözme becerimiz ona bağlı.

Bir şekilde hasar alması ve devre dışı kalması ise kişiliğimizin tamamen değişmesine sebep olabiliyor.

Sinirbilim alanında dönüm noktası olarak kabul edilen bu gerçek; ilk kez 1848 yılında tespit edilmiş.

Yaşadığı kaza sonucu, beyninin ön lobu parçalanan ancak yaşamına bir şekilde devam eden bir hastayı takip eden doktorlar; kaza öncesi çalışkan ve düzenli olan hastanın; kaza sonrası davranışlarının tamamen değiştiğini; sorumsuz ve serseri bir insan haline geldiğini hayretle notlarına almışlar.

Dolayısı ile ön lobumuz ve oradaki sinir ağları bizim için son derece önemli. Tıpkı diğer loplar gibi.


Ayna nöronlar işte bu önemli loptaki minik taklitçiler.

Varlığı ilk kez 1996 yılında İtalya Parma Üniversitesi’nde maymunlar üzerindeki araştırmalar sonucunda keşfedilmiş.

Böylece insan davranışlarını anlayabilmenin, onlarla daha kolay iletişime geçmenin kapısı aralanmış.

Bu durum birbirini daha kolay anlayan, savaşmak yerine dinlemeyi seçen, ortak duygularda birleşmiş, işbirliğine ve ortak fikirler üretmeye hazır mutlu bir toplumun da ilk adımları bence.

Ancak başkalarının davranışlarını yansıtırken ve hatta taklit ederken aman dikkat.

Çünkü öfke, kaba hareketler ve sevgisizlik de doğamızda var. Empati yapacağım derken kızgınlığı taklit etmek, negatif enerjileri alıp yansıtırken fark etmeden kavgaya hazırlanmak; bucak bucak kaçtığımız sevgisizliğin içine de çekebilir bizleri.

İşte bilim insanlarının şimdiki araştırmaları bu yönde.

Yani ahlaki bir ikilemde kalındığında ne yaptığımızla ilgileniyorlar.

Çekilen acıları körüklüyor muyuz?

Yoksa zarar verecek nedenleri yok etmeye mi çalışıyoruz?

Bu ve benzeri soruların cevabını bulmak adına, birbiri ardına yapılan deneyler adım adım ilerliyor. Hala gizemini koruyan beynin aktivitesi ile seçimler arasındaki ilişkinin sırrını çözmek belki de o kadar uzakta değil.

Tüm bunlar olurken bize düşen ise farkındalığımızı bilemek bence. Bir de gerginliğin, gerginliği; kızgınlığın öfkeyi, neşenin ve tebessümlerin ise neşeyi bulaştırdığı gerçeğini hiç unutmamak.

Kendimizi geliştirmek adına atacağımız her adımda, bu farkındalığın güzel izlerini göreceğimize inancım sonsuz.

Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ

10.07.2019






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...