Hayatın bizleri sınaması hiçbir zaman bitmiyor. Büyük konuştuğumuz her ne varsa gün gelip önümüze dikiliyor.
‘Asla
yapmam.’ dediklerimizi yaparken küskünlüğümüz artıyor.
Geçmişte
atlattığımızı zannettiğimiz ve belki de unuttuğumuz sınavlar; daha da zor ve
ezici suretleriyle karşımızda duruyor.
Ve
biz kafamıza üşüşen binlerce sorunlu düşünce karşısında koruma kalkanımızın
arkasında; çaresizce çırpındığımızı iliklerimize kadar hissediyoruz.
Tıpkı
varlık içinde yokluğa odaklandığımız, şükredecek onlarca nimeti görmezden gelip
hayıflandığımız zamanlarda ki gibi.
Sıra
dışı olayları, samimi ve sarsıcı bir üslupla anlatan İran asıllı yazar Gulam
Hüseyin Sâedi bakın ‘Dendil’ romanında ne der;
"Deniz
kıyısında yaşayıp da denize küsen herkes senin durumuna düşer.’’
Gerçekten
de öyle bir benzetme yapmış ki beni benden aldı.
Mis
kokulu masmavi bir denizin kıyısında yaşıyorsunuz ve ruhunuzu bu özel
armağandan mahrum edip ona küsüyor, görmezden geliyorsunuz.
Hepimizin
gün gelip yaptığı gibi.
Açıklaması
kendimize dahi zor gelen o anları, tekdüze günleri, bitmeyen karanlık geceleri
aralayamadığımız gibi.
En
yakımızdakileri, hatta yanı başımızda durup el verenleri yok saydığımız gibi.
Peki
neden?
İnsanız
çünkü.
Duygularımızla;
hassaslığımızla, narinliğimizle, kaba ve sert yanlarımızla, iyi ve kötü
taraflarımızla, sevgimizle, belki yetersiz kalan anlayışımızla, kısacası kendimize
has tavır ve davranışlarımızla; ruhumuzu ayakta tutmaya çalışan varlıklarız.
Doğduğumuz
andan itibaren öğrenme kulvarında yol alırken; bilgi hazinemizi doldurdukça
aslında ne kadar boş olduğunu bilecek kadar erdemli yanımızla hep mücadele
peşinde olduğumuzu biliyorum. Ne mutlu ki son anımıza kadar da bu mücadele
bitmeyecek.
Bunu
bildiğimize göre bize düşen; kendimizi daha iyi tanımak ve var olan insani
duygularımızın dilinden anlamaya çalışmak.
Hem
de bir an önce.
Yok
saymak, perdelemek, unutmaya çalışmak hiçbir işe yaramıyor çünkü. Sadece üst
üste yığılıyor ve bir gün patlak veriyor.
İşte
o gün geldiğinde yazarın dediği gibi çoğumuz denizlere küsüyoruz galiba.
Bugüne
kadar tam 123 defa filmi çekilen bir eserden bahsetme zamanı şimdi.
Bir
korku romanı aslında.
Yazım
yılı 1886.
İsmi
‘Dr. Jekyll ve Mr. Hyde’.
İçimizdeki
iyilik ve kötülüğün savaşını; baskılanan ve yok sayılan duyguların gün gelip
nasıl büyük yıkımlara yol açtığını anlatıyor. Dürtüler, bencil ve ilkel
ihtiyaçlar, açgözlülük bir yanda. Yasaklar, baskılamalar, kendimize
yakıştıramamak, kabullenememek öte yanda.
İki
zıt yön.
İki
ezeli ama güçlü rakip.
Tamamen
insani duyguları gözler önüne serdiği için bu denli popüler olmuş bu eserdeki
iki karakter gibiyiz her birimiz kendi içimizde.
Bu
savaşta en büyük darbeyi de ruhumuz ve naif duygularımız alıyor. Yaralanıyoruz.
Kanıyoruz. Hissediyoruz.
Aslında
doğru olan da bu sanırım. Acılar ruhumuzu dağladığında hissetmeye izin vermek. Kendimize
olan kızgınlığımızın farkına varmak.
Acının
bizlere anlatmak istediklerini öğrenmeye çalışmak zor belki ama her bir adımda
bakış açımızın değişeceği gün gibi ortada.
Gerçekten
acının içindeyken hissettiğimiz duygu, dışarda korku dolu gözlerle bakıp
görmezden geldiğimiz duygudan daha çok canımızı yakmayacak ki. Tam tersine bir
de bakacağız ki boşuna korkmuşuz. Gelip geçmiş bile.
Her
şey gibi acılar da geçiyor. Üzüntüler de. Kızgınlıklar da. Unutulmuyor
biliyorum. İz bırakıyor. Ama geçiyor. Çünkü geçme iznini kendimiz veriyoruz.
Geçerken yüzleşeceğimizin bilincinde olarak yolda onları karşılıyor sonra da
sevgiyle uğurluyoruz.
Denize
küsmek yerine o engin maviliğe açalım ruhumuzu. Kabullendiğimiz noktada
başlayacak şifalanma. Denize açıldıkça sönecek ruhumuzu yakan tüm o
kızgınlıklar.
İşte
şimdi yazarın ikinci cümlesini sizlerle paylaşma vakti.
‘’Denize
açılırsan bunların hepsi geçer."
O halde
küsmek yok.
İçimizdeki
iyi ve kötü yanlarımızla yola devam. Yaramızın içine sevginin sızmasına izin
verdikçe güçleneceğiz.
Sevgiyle
kalın.
Belgin
ERYAVUZ
29.08.2019
Kaynaklar:
www.10numaramotivasyon.com; https://gulenaypema.com.
Canım çok güzel bir konu gerçekten... Zamanın geldikçe her türlü duyguyu sonuna kadar yaşamalıyız... Zorlukların üstesinden gelebildiğimiz ölçüde kendimize güvenimiz ve verdiğimiz değer artar... En kötü ve yıpratıcı savaş insanın kendisiyle savaşıdır...Çok teşekkürler ve yürekten sevgiler Belgincim
YanıtlaSilÇok güzel ifade ettiniz Tülay hanım, size tamamen katılıyorum.İnsanı insan yapan asıl duygulardır. Yaşamadığımız güzel duygular bizi eksik bırakır..
YanıtlaSil