Bazı
hayat hikayeleri ise insanın canını acıtacak kadar keskin.
Empati
yapmak, neden olduğunu anlamaya çalışmak insanı öylesine zorluyor ki…
İşte
onlardan bir tanesi Munchausen Sendromu ve onunla ilişkili Proxy Sendromu.
İlk
defa duydum. Ancak araştırdıkça, okudukça, bilgilendikçe şaşkınlığım arttı.
Yaşananları,
yapılanları anlamaya çalışmak bile insani duyguları alt üst etmeye yetiyor. Yazımın
başlığı da böylesi bir zorluğu işaret ediyor.
Karşımızda
oldukça tehlikeli bir sendrom var. İsmini 18. yüzyılda yaşamış bir Alman baronundan
almış.
Rus
ordusunda süvari olarak çalışan baron müthiş bir yalancıymış. Savaştaki
kahramanlıklarını süsleyip çevresine anlatırken abartmaktan hiç kaçınmazmış.
Etrafa yayılan öyküler bir süre sonra öyle bir hale gelmiş ki, herkes baronun
gerçek yüzünü, yani yalancılığını anlamış.
İşte
buradan hareketle 1951 yılında Doktor Richard Asher bu terimi; gereksiz yere
doktorları meşgul eden ve hastaneleri dolaşıp hasta olduklarını ispatlamaya
çalışan; gerçekte sağlam insanlar için kullanmaya başlamış.
Böylece
yalancı barona ithafen ‘Munchausen Sendromu’ sağlık literatüründeki yerini
almış.
Munchausen
sendromu; ruhsal ve fiziksel anlamda tamamen sağlıklı olduğu halde; ustaca
hasta taklidi yapmak hatta bu amaçla kendisine zarar vermek olarak
tanımlanıyor.
Aslında
bir kişilik bozukluğu.
Dünya
genelinde ve ülkemizde sayıları hayli yüksek. Ancak öyle gizli seyrediyor ki
dışarıdan anlamak, hatta tahmin etmek çok zor.
Bu
kişiler edindikleri medikal bilgilerle doktorları, hemşireleri ustalıkla
kandırıyor, onları hasta olduklarına tamamen inandırıyorlar. Üstelik kendilerine
yaptıkları kimi zaman akıl almaz boyutlara ulaşıyor. Bedenlerini bilerek
yaralamak, susuz bırakmak, zehirlemek, istenen testlere başka maddeler eklemek
bunlardan sadece bir kaçı.
Peki
amaçları ne dersiniz?
Sadece
ilgi çekmek.
Bu
uğurda acı veren tedavileri kabul ediyor, en ağır ameliyatlara göz yumuyor, hatta
bundan zevk alıyorlar.
En
çok çocukken istismara uğramış, özgüveni eksik, kendisi ya da yakını ciddi
hastalık geçirmiş, medikal alanda çalışmayı hayal eden, kendisini sürekli
suçlayan, cezalandıran genç yetişkinlerde görülüyor.
Peki
tedavisi var mı?
Maalesef
teşhisi çok zor.
Israrcı
tutumlarını değiştirip gerçeği kabul edenlerin sayısı hayli az.
Hal
böyle olunca da tedavilerin yetersiz kaldığını belirtiyor konunun uzmanları.
Bu
sendromun bir tık ötesi ise bence daha da vahim. (devamı 2/2’ de)
Sevgiyle
kalın.
Belgin
ERYAVUZ
16.09.2019
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder