Şu
ana kadar hepsi bizimle beraber yol aldı içimizde.
Kimisi
mikrofonu elinden hiç bırakmadı, hep
konuştu, hatta diğerlerini bile susturdu. Bizi suçladı. Ezdi. Üzdü. Kimisi bize
yol gösterdi. Yaptıklarımızı değerlendirdi. Övdü. Cesaret aşıladı. Ama unutmayalım
ki tümünü kendimiz yine kendimize yaptık.
Şimdiyse
bunu durdurma ve mikrofonu sağlıklı olan sesler için kullanma zamanı.
Ne
dersiniz başarabilir miyiz?
Son
yıllarda ses diyaloğu konusunda yapılan araştırma ve deneylerle kafamızdaki
seslerin gizemleri çözülüyor.
İnsan
gelişimi ve öğrenmenin aşamalarını araştıran ünlü Rus psikolog Lev Vygotsky'nin
kuramına göre; çocuklukta başlayan kişisel konuşmalar zamanla iç diyaloğu
oluşturacak şekilde içselleştiriliyor.
Yani
beyinde oluşan iç konuşmalar dış konuşmalarla şekilleniyor. Bu kuram henüz
netlik kazanmamış. Ancak diğer kuramsal deneylerle desteklendiğini söylüyor
uzmanlar.
Kendisini
iyi tanıyan insanlar kendi iç seslerinden olumlu anlamda daha çok yararlanıyor.
Düşüncelerin
beyinde dönüştüğü ses halinin farkında oldukları için kontrolsüz düşünce
akışını engelleyebiliyor. Böylece zihin sezgisini kontrol eden, doğru karar
almayı kolaylaştıran, pozitif yaşama yönlendiren bilinçaltını net duyuyor. Onu dinleyip
doğru zamanda ortaya çıkan anları kaçırmıyor. Yani sezgileri ile görüyor.
Bakın
bir Aborjin öğretisi ne diyor;
‘Kalbinden
gelen bir sesi dinlemek, sana bir şeyin, ne zaman yeterli olacağını
söyleyecektir. Kafanın söylediklerini duymakla, kalbinden gelen mesajı dinlemek
arasındaki FARKI öğren. Kalbin konuşması SONSUZLUKTAN gelir.’
O
halde bir yandan kendimizi tanırken; iç seslerimizi kalbimizin sevgi ışığında
yönlendirmek çok da zor olmasa gerek.
Denemek,
cesaretle yüzleşmek ve farkındalıkla dönüştürmek…
Neden
olmasın?
Mevlana’nın
torunları olarak şimdi “Kendinden kendine sefer eyle’’ mek zamanı.
Sevgiyle
kalın.
Belgin
ERYAVUZ
31.10.2019
Ben kafamdaki sesle çok fazla konuşanlardanım. Ve doğru kararlar aldığımı düşünüyorum açıkçası. İyi geliyor insana.
YanıtlaSil