18 Ocak 2020 Cumartesi

ÖYLE BİR SENDROM Kİ…


Bu araştırmayı yaptığımda kendimi sorgularken buldum. Tepkisizliğimizin neredeyse son boyutuyla karşılaşmak beni üzdü. Başlığına nasıl bir isim vereceğimi düşündüm durdum.

Toplum içinde yaşarken hepimizi ucundan kıyısından ilgilendiren konularda gösterdiğimiz duyarsızlık o kadar fazla ki…

İşte ‘’Genovese Sendromu’’ da böyle bir duyarsızlığın sonucunda hayat bulmuş psikoloji dünyasında ve ‘’ Bystander effect- Seyirci etkisi” olarak anılmaya başlamış.

Gelin bu gerçek öyküyü ve bizlerin tepkisizliğini mercek altına almaya çalışalım. Kendimizle yüzleşelim. Tepkisizliğimizde nerelerde olduğumuzu en azından kendimize söylemeye cesaret edelim.

Yıl 1964.

Yer Amerika New York City.

Günlerden 13 Mart.

Saat gece yarısını çoktan geçmiş 02.30 suları.

Catherine Susan Genovese isimli 28 yaşındaki genç bir kadın iş yerinden çıkar. 
Arabası ile evine doğru yol alır.

Saat 03.15 sıralarında oturduğu apartmanın park yerine varır. Arabasını park ederek yürümeye başlar.

İş çıkışından beri kendisini takip eden avcı bıçaklı adamın varlığından habersizdir. 
Fark ettiğinde yardım talep ederek bağırır. Çaresizce adımlarını hızlandırsa da adam tarafından yakalanır.

Saldırgan önce tecavüze yeltenir ancak başaramayınca kadını sırtından bıçaklayarak öldürmeye çalışır. Yaralı halde yere yığılan kadın çığlık atmaya devam eder.

Sesi duyan komşular pencereden adama seslenince saldırgan korkup kaçar. 
Genovese de son bir güçle kendisini apartmanın girişine kadar sürükler. Yaşadığı travma nedeniyle orada bayılır.

Maalesef tek bir kişi yardımına gelmez.

Aradan on dakika geçmeden saldırgan kadının bulunduğu yere geri döner. Yerde baygın yatan kadını bulur. Bir kez daha bıçaklar. Ardından defalarca tecavüz ettikten sonra çantasındaki paraları alıp oradan uzaklaşır.

Bu arada komşular ne yapar dersiniz?

Saldırganın geri döndüğünü gördükleri halde hiçbir şey.

Tüm bu acı dolu vahşet olayı neredeyse bir saat sürer. Genovese orada hayatını kaybeder.

Polisin olay yerine gelmesi ise maalesef geç ihbar nedeniyle gecikir.

Olaydan tam altı gün sonra saldırgan yakalanır. Cinayeti soğukkanlılıkla kabul eder. Tutuklanır. İşlediği diğer suçlar da açığa çıkınca ömür boyu hapse mahkum edilir. Yaşamını seksen bir yaşında hapishanede iken yitirir.

Bu olay her yıl New York’ta ve dünyanın başka yerlerinde defalarca yaşanan pek çok trajik olaydan sadece bir tanesi. Ancak sonrasında yapılan araştırmalarda, gazetecilerin yaptığı haberlerle olayın toplumsal boyutu sorgulanmaya başlar.

Komşular (ki sonradan sayılarının 38 olduğu anlaşılır) olaydan haberdar oldukları halde neden sessiz kalır?

Çaresiz kadına neden yardım etmez?

Bunların yanıtını psikoloji, seyirci etkisi ile veriyor.

Yardıma ihtiyaç duyulan bir durumda; olaya tanık olanların sayısı ne kadar fazla olursa; yardım etmeye çalışanların sayısının o oranda düştüğünü belirtiyor. Yani toplumda yardıma ihtiyacı olanlara tepki verme süresi ve yardım isteği grup içindeki birey sayısıyla birebir ilgili. Maalesef sayı arttıkça geç tepki veriliyor. Daha az yardım ediliyor.

Peki neden?

Herkes bir diğerinden bekliyor çünkü.

Bu alanda yapılan denekli araştırmalar da bu tezi doğrular nitelikte. Bunlardan bir tanesi de duman deneyi.

Önce odaya tek kişi alınır. Yangını işarete eden bir dumanla karşılaşan denek hemen yetkililere haber verir. Ancak odadaki denek sayısı arttıkça dumana verilen tepki azalmaya başlar. Herkes yetkililere haber vermek, önlem almak için bir diğerini bekler.

Sonuçta çok kişinin olduğu bir yerde insanlar ‘seyirci etkisi’nde kalıyor. Bunu yenmenin yolunun ise; yardım isterken genel ifade kullanmak yerine o gruptaki tek bir kişiden yardım istemek olduğunu belirtiyor uzmanlar.

İşte karşımızda bambaşka bir sendrom.

Duyarsızlığın son noktası belki de. Hep başkasından beklemenin nelere sebep olacağının acı göstergesi.

Ne diyelim; içimizdeki sevgi, vicdan ve duyarlı yaklaşımlarla bu tarz sendromlar bir daha yaşanmasın.

Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ

15.10.2019




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...