Bugün yolumuz Amerika’nın ikinci en büyük ve kalabalık ülkesi olan Honduras’a düşsün ister misiniz?
Satırlarımla
beraber dünyada bir benzeri daha olmayanı bulmak isterseniz benimle gelin.
Honduras,
Pasifik Okyanusu ile Karayip Denizi'ne kıyısı olan bir Orta Amerika ülkesi.
Kendine has bir yapısı ve kültürü var.
Yılın her dönemi sıcak ve çok nemli. Dolayısıyla yağışı bol.
Özellikle
yağmur ormanları, fırtına ve kasırgaları ise pek meşhur.
Ülkenin
güneyinde Choluteca bölgesinde akan bir nehir var.
İsmini
geçtiği bölgeden almış.
Choluteca
Nehri.
1996
yılında bu nehir üzerine bir asma köprü yapılmasına karar verilir. Ancak köprünün
bölgedeki zorlu hava şartlarına uzun yıllar dayanacak şekilde tasarlanması ilk
şarttır.
484
metre uzunluğundaki köprünün yapımını bir Japon firması üstlenir.
Ülkenin
iklime şartları gözetilerek seçilen malzemeler ve teknoloji ile inşa edilen
köprü, 2 yıl sonra halkın kullanımına açılır.
Gerek
tasarımı gerekse işlevselliği ve sağlam yapısı ile açıldığı günden itibaren
kullanan herkesin hayran olduğu köprü; Choluteca bölgesine gurur ve mutluluk
taşır.
Gel zaman git zaman bir sonbahar günü, Honduras peşini hiç bırakmayan kasırgalardan birisi ile daha tanışır.
Tam
yedi bin kişinin hayatını kaybettiği Mitch Kasırgası.
Dört
gün süreyle bitmek bilmeyen yağmurlar ve fırtına ülkeyi adeta yerle bir eder.
Aşırı
yağışlar yatağında akan Choluteca nehrini kabartır. Tüm bölge sular altında
kalır.
Ülke
genelinde pek çok bina ile beraber yollar ve köprüler yıkılır. Tam bir
felakettir yaşanan.
Peki
Choluteca köprüsüne ne olur dersiniz?
Diğer köprülere nazire yaparcasına ilk yapıldığı gün gibi sapsağlam ayakta kalır. Ancak onunla bağlantılı olan yolların tümü tahrip olmuştur. Daha da ilginç olanı ise artık köprünün altından akan bir nehir de yoktur.
Kasırga
sonrası incelemede bulunanlar gördüklerine inanmakta hayli zorlanır. Önceden
köprü altından akan nehrin yatağını değiştirdiğini ve yanında açılan yepyeni
bir yatağa taşındığını hayretle fark ederler.
Evet
ellerinde sağlam bir köprü vardır gelin görün ki köprü hiçbir yere ulaşamaz.
Ona varan ve ondan ayrılan yolları da yoktur.
Yaşanan kasırga sonrası doğada meydana gelen değişikliğe direnmiş ama hem nehrini hem de işlevselliğini kaybetmiştir.
Şimdilerde
Choluteca köprüsü, dünya üzerinde altından değil yanından nehir akan tek köprü
olarak anılıyor.
Eminim
ki buradan çıkan ders niteliğindeki noktayı yakaladınız.
Evet
haklısınız, yaşanan değişimlere ayak uydurmak ya da inatla direnmek.
Duruma ve oluşan şartlara göre; sağlam ve güçlü olmanın bazen işe yaramadığını; direnmenin ve uyum sağlayamamanın bambaşka şeyleri yok edeceğini fark edebilmek gerek.
Günümüzde özellikle ünlü konuşmacılar ve yaşam koçları, bu köprünün öyküsünden yola çıkarak; değişime uyumun önemini vurgulayan sohbetler düzenliyor.
Gerçekten
de etrafımızdaki her şey değişim gösteriyor.
Kimi
hızla değişirken kiminin değişimi yıllar içinde oluyor. Ama sonuçta değişim
kaçınılmaz.
Aslında
hayatın kendisi değişiyor. Bizlerle beraber.
Peki bizler ne yapıyoruz?
İnatla
değişime direniyor muyuz yoksa uyum sağlamayı seçip akışına mı bırakıyoruz?
Hangisinde
daha çok zorlanıyoruz?
Tüm
bunlar kendimize soracağımız sorular elbette. Yanıtları ise kendi özümüzde
saklı.
‘’Zekanın
ölçüsü değişebilme yeteneğidir.’’ diyen Alman asıllı bilim insanı Albert
Einstein’a hak vermemek elde mi?
Bu
anlamda değişime ayak uydurmayan, sağlam durmak adına yeniliklerden kaçarak
eski düzenine sarılanların işi hayli zor.
Var
olan problemleri çözemiyorsak onları değiştirebileceğimizi unutmamak gerek
belki de. Bu da bir çıkış yolu sonuçta.
Son
satırları milattan önceki yıllarda Efes'de yaşamış olan filozof Herakleitos’a
bırakalım mı?
"Değişmeyen
tek şey değişimin kendisidir."
Sevgiyle
kalın.
Belgin
ERYAVUZ
30.09.2020
Kaynaklar:https://www.a3haber.com;https://routes2resilience.org.
Harika bir yazı olmuş, bir çırpıda okudum :)
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim Aykut bey. Geç dönmüşüm affola. Sağlıkla kalın iyi senelere...
Sil