Birini incittiğimizde, kendimiz incindiğimizde ya da hiç yoktan birbirimizi kırdığımız anlardaki geri dönüşlerde nasıl da zorlanıyoruz öyle değil mi?
Sorun
çok küçük dahi olsa kolay kolay affedemiyoruz.
Uzmanlar
böylesi zamanlarda durup soluklanmayı ve işleri oluruna bırakmayı öğrenmemiz
gerektiğin belirtiyor. Çünkü bunu öğrenemediğimiz her durumda; içimizde yavaş
yavaş tehlikeli duygular kök salmaya başlıyor.
Gözümüzü
karartan öfke, düşüncelerimizi kemiren kızgınlık ve en kötüsü de kin.
Oysaki
onun hemen önünde derya deniz SEVGİ var.
Bizler
bu tehlikeli duygularla boğuşurken; tüm o olumsuz duygular; sevginin tılsımını
görmemizi engellemek için her planı devreye sokuyor.
Duygularımız
hassasken beliriveren düşünceler yumağı tehlikeli duygulara öyle anlamlar
yüklüyor ki hepsini gerçek gibi algılıyoruz. Esas anlamlı olanın sevgi olduğunu
ve onun iyileştirici gücünü hatırlamakta zorlanıyoruz.
Sevginin sabırla ve anlayışla beslendiğini unutarak hem de.
Böylesi
durumlarda insan kendisini bile tanımakta zorlanıyor.
Tıpkı
Cesar Aira’nın dediği gibi;
"Derken
kendi kendimden sıkılmaya başladım. Aynaya bakınca beni temsil eden tek bir
unsur bile görmüyordum. Görünmezdim."
Azra
Kohen ‘Gör Beni’ romanında bakın nasıl açıklıyor bu hassaslığı?
‘’Yaralarımızı
sessizce görenler, sabırla paylaşmamızı bekleyecek kadar incinmemizden
sakınanlar değil miydi gerçek sevenlerimiz? Sevgi sabırdı, inançtı,
hissetmekti, anlamaktı.’’
O
halde duygusal anlamda işler sarpa sarınca, içgüdülerimize güvenip biraz
soluklanıyoruz. Böylece içgüdülerimiz bize ikinci bir şans yaratmamız için
gereken enerjiyi bulmamıza vesile olacak.
Hiç
unutmamak gerekiyor ki kalp kırıklıkları insanları inciterek geçmiyor.
Tersine
yara üstüne yara açıyor.
Pişmanlık
listesine artılar kazandırıyor. Yok yere hem de.
Karşımızda
her olayda dik duruşunu ve zarafetini kaybetmeyen insanlar gördüğümüzde hep
onlar gibi olmak istiyoruz.
Peki ya gerçekler ve işin perde arkası.
Böyle
görünmek adına vazgeçtikleri, içlerine attıkları, sakladıkları…
Bunların
hepsi tam bir bilinmezlik.
Tıpkı
Frida Kahlo’nun dediği gibi;
‘’Bir
dik duruşun, kaç yenilgi, kaç gözyaşı, kaç kalp ağrısı ettiğini bilemezsiniz.’’
Yaşamda
yol aldıkça tecrübe ediniyoruz. Acı tatlı duyguların bizlerde bıraktığı anılar
her birimize farklı özellikler getiriyor.
Her
ne yaşamış olursak olalım; ‘Neden böyle oldu?’ yerine; ‘Bu durum beni neden bu
kadar rahatsız etti?’ diye soracağımız gün; ne incineceğiz ne de başkalarını
yok yere inciteceğiz.
Unutmayalım
ki bazen sevgi insanı tercih yapmaya zorlayabilir. Üstelik o an geldiğinde, o
ana kadar yapmayı düşünmek bile istemediğimiz şeyleri yapmak zorunda kalabiliyoruz.
İşte
bu da hayatın gerçeklerinden biri.
Affetmek ise yapılanı kabullenmek değil hiçbir zaman. İyi ile kötüyü ayıran çizginin hepimize dokunduğunu anlamak. Çünkü affetmek kalpteki tüm kapıları tek tek açıp bizi özgürleştirecek yegane şey.
Sevgi
varsa yapabiliriz. Hem de her şeyi.
Artık
sevdiğimiz, özgürce hayal kurup kurduğumuz hayallerin ortağı olduğumuz bir hayat
yaşayabiliriz. Her yeni gün de şaşırmaya devam ederek.
Son
sözleri 104 yaşının doruğundaki usta Sümerelog İlmiye Çığ’a bırakıyorum. Bakın
‘Nasıl geçti hayatınız?’ sorusuna ne yanıt vermiş?
‘’Dolu
dolu geçti. Dalgalarda kaldım ama hiç boğulmadım. Hep su yüzünde kaldım.’’
Ne
dersiniz bizler de dalgalarda kalsak da hep su üstünde kalmayı başarabilecek
miyiz?
Ben
bu soruya kocaman EVET demeyi seçiyorum.
Sevgiyle
kalın.
Belgin
ERYAVUZ
22.10.2020
Kaynaklar:
https://gulenaypema.com; https://www.biyografya.com.
Çok güzel yazmışsın hayatım. 😘
YanıtlaSilMerhabalar.
YanıtlaSilYazınızı okuduktan sonra yerleşik yorum konum tercihinizden dolayı yazınızın hemen altında yorum penceresinin açık olarak yer aldığını ve sadece "Mehtap Coşkuntuna" imzalı bir yorumun olduğunu gördüm. Oysa bin bir emek vererek hazırladığınız bu yazınız o kadar değerli ve o kadar anlamlı ki, diğer blog okuyucuları tarafından da yazınıza yorumlar halinde destek ve katkılar sağlanabilirdi.
Şu yaşıma geldim, henüz daha bir Allah'ın kulunu incitmedim diyen biri yalan söylemiş olur. Bilerek ya da bilmeyerek birini incitmeden bu yaşlara gelmemiz mümkün değil. Öyle ya da böyle mutlaka bir Allah'ın kulunu incitmişizdir. İncitmemek için melek olmamız gerekir. Oysa biz yeryüzüne halife olarak gönderilirken, "yeryüzünde bozgunculuk yapacak ve kan dökecek birisini mi halife yapacaksın? diye serzenişte bulunan meleklerin bu çıkışlarını, insanoğlunun nasıl bir varlık olduğu konusuna vakıf olduklarının bir işareti olarak görebiliriz.
Cenab-ı Hakk, gönüllerde tecelli ettiği için Yunus Emre, gönlü her şeyden üstün tutar ve gönül yıkmanın çok büyük günah olduğunu söyler.
Bu açıklamalardan sonra, affetmenin intikamdan daha yüce olduğunu, şefkatin de öfkeden daha güçlü olduğunu söyleyebiliriz.
İncitmekle ilgili Osman Hulusi Darendevi'nin bir şiirini müsaadenizle burada paylaşmak istiyorum:
Sakın nefsine uyup bir can incitmeyesin
Hüsn ü edebi koyup bir can incitmeyesin
El ile döğseler de dil ile söğseler de
Bin kez incitseler de bir can incitmeyesin.
Hepsi kardeşlerindir yolda yoldaşlarındır
Hal de haldaşlarındır bir can incitmeyesin
Beyhude canın sıkıp insanlığından çıkıp
Dil ka'besini yıkıp bir can incitmeyesin.
Osman Hulusi Darendevi'nin bu dizeleri bize, incinsek de kimseyi incitmememiz konusunda hassas ve sabırlı olmamızı salık vermektedir.
Her şeyin başı sevgi demiştik. Sevginin olmadığı yerde saygı da olmayacağından dolayı, sevginin ve saygının olmadığı yerde insanoğlu bozgunculuk çıkaran ve kan döken bir varlık olur. Nitekim, Bakara suresinde Yaratıcı ile melekleri arasında halife yaratma konusunda geçen konuşmalardan da anlaşılacağı üzere, insanoğlu bozgunculuk yapan ve kan döken bir halifedir.
Oysa sevgi, insan doğasının kumaşına Yüce Yaratıcı tarafından işlenmiş en güzel, en muhteşem bir motiftir. O ruh gibi bir varlığın özüne konulmuş, eşyanın tabiatına üflenmiş en yüksek değerdir.
Selam ve saygılarımla.
Recep bey merhabalar ve o her satırı birbirinden değerli yorumunuz için, ayırdığınız zaman için kocaman teşekkürlerimle.
SilYorumunuza yorum olmaz ama son satırınıza hayran kaldım)) gerçekten de sevgi muhteşem bir motif ve en yüksek değerde. Dileğimiz ortak. Hep sevginin kazanacağı bir dünya... Saygı ve selamlar olsun benden de size.