Genellikle sazlık içeren sulak alanlarda yaşayan özel bir kuş turnalar.
Uzun
bacakları, zarif uzun boynu ile doğanın eşsiz güzelliğinden sadece bir tanesi. Gri
gövdesine inat uzanan siyah başı, uzun gagası ve şeritli siyah boynu ile doğada
fark edilmemesi mümkün değil.
Dünyanın
pek çok yerinde farklı türleri var.
Çoğu
ülke kültüründe farklı anlamlar taşırken; güzel Anadolu toprağında hem bereket hem
de sıla ve özlem sembolü olmuş yıllarca.
Tüm
bunların yanında dünyamız için önem taşıyan bir anlamı var ki; insanların
acımasızlığına şahit olduğumuz şu zor günlerde yeniden hatırlayalım istedim.
Barış
için attığımız sessiz çığlıklarımız belki biraz olsun yerini bulur.
Şimdi
gelin beraberce Japonya’ya gidelim.
1943-1955
yılları arasında yaşayan küçük Japon kızı Sadako Sasaki’nin yaşam öyküsünü
kucaklamaya hazır mısınız?
1939
yılında başlayıp 1945 yılına kadar acımasız bir şekilde süren İkinci Dünya
Savaşı, insanlık tarihindeki en ölümcül küresel savaş olarak tarih sayfalarında
yer alır.
Dünya;
yaşanan kayıpların, yıkımların, ayrılıkların, acıların izlerini uzun süre
üzerinden atamaz maalesef.
1945 yılında savaşa son noktayı koymak amacı ile Amerika Birleşik Devletleri tarafından Hiroşima’ya atom bombası atıldığında bizim küçük kahramanımız henüz 2 yaşındadır.
Hiroşima’daki evlerinde olanca saflığı ile etrafına gülümserken, sadece 2 km uzağına düşen atom bombası ile tüm dünyası kararır. Kulakları sağır eden ses, deprem benzeri sarsıntı ardından başlayan yangın ve yıkımlarla hayat ona en zor dersini verir; diğer pek çok akranı gibi.
Küçük
Sadako ve ailesi patlamanın olduğu o gün hiç yara almadan kurtulur ve oradan
kaçar. Sonradan yaşayacakları sorunlardan habersiz; o kaos ortamından hep
beraber kurtuldukları için kendilerini şanslı hisseder.
Aradan
yıllar geçer.
Sadako
büyür, okula başlar.
Çalışkan,
ilgili, azimli yapısı ve sevgi dolu yüreği ile arkadaşları arasında hep sevilen
bir öğrenci olur.
Yıllar
yıllara eklendikçe savaşın o kötü izleri kaybolmaya başlar ya da açılmamak
üzere kapalı kutulara saklanır.
12 yaşına geldiğinde boynunda ve kulaklarının arkasındaki hissedilen şişliklere bir anlam veremezken; birkaç hafta sonra bedeninde yaralar ve lekeler oluşmaya başlar. Gittikleri doktorların tanısı lösemi olur. Gelin görün ki Sadako tek değildir.
Atom
bombasının yaydığı yoğun radyasyona maruz kalan çocuklar aradan geçen zaman
zarfında, hayatlarına kast eden bu ölümcül hastalıkla tek tek tanışır.
Özellikle
tarih 1950’yi gösterdiğinde hasta çocukların sayısı çığ gibi artar. Hastaneler
dolar taşar.
İşte
o hastanelerin birinde kalan Sadako’nun durumu maalesef ümitsizdir. Doktorları
sayılı günlerden bahsederken; onlara inat küçük kız hayata tutunur; koridorlarda
gülümseyerek dolaşır; diğer hastalara yardım eder.
Koğuşların birinde yatan ve kendisi gibi kanser hastası olan 80 yaşındaki kadını ise hepsinden çok sever. Zamanının çoğunu onun yanında sohbet ederek geçirir.
Bu sohbetlerin
birinde; yaşlı kadından eski bir Japon efsanesi duyar ve tüm masumiyeti ile o
efsaneye inanır.
Umutla
kocaman gülümser ve efsanenin gerçekleşmesi için çalışmaya koyulur. (devamı 2/2’de)
Sevgiyle
kalın.
Belgin
ERYAVUZ
05.03.2022
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder