Peki, günümüzde sıkça karşımıza çıkan bu semboller nasıl yorumlanıyor sizce?
İlk
ortaya çıkış felsefesinde taşıdığı değerin, yani özünün hakkı veriliyor mu
dersiniz?
Yoksa
yaşadığı toplumda karşılaştığı gerçeklere gözünü kapatan, doğruları araştırmayan,
detaylıca dinlemeyen, sadece kendini düşünen bencil ya da kurnaz bir yapı mı resmediliyor?
Oysaki
araştırmacılar; üç maymunun çıkış noktasının ve simgelediği değerlerin bunlardan
çok daha farklı olduğunu savunur.
İşte bu felsefeyi daha iyi ve doğru şekilde anlamak için; çok eski yıllardan günümüze kadar gelen sembollerin; Japonya’da anlatılan ve hayli ilginç olan öyküsüne kulak verelim.
Çok
çok eski yıllarda bir dağın yamacında akıllı ve akıllı olduğu kadar iyi kalpli
bir maymun kral varmış.
Kral
burada, yaşlı ama aynı zamanda bilge üç danışman maymunu ile beraber bir hayat
sürermiş.
Tüm
kötülüklerin sahibi şeytan ise onların tam karşı yamacındaymış.
Maymunların
inanışlarına göre; karşı yamaca bakan ve orada şeytanı gören her kim olursa taş
kesilecek, krallık da lanete uğrayacakmış.
Şeytanı
sadece görmek uğursuzluk sayılmazmış ama. Çünkü sesini duymak da bir o kadar
lanet habercisiymiş.
Günlerden bir gün üç danışman maymun, kralları için nadide çiçekler aramaya tepeye çıkarlar.
Birden
çalıların ardında duydukları hışırtıyı merak edip araladıklarında, şeytanla göz
göze gelirler. Hemen ardından da şeytanın çığlıklarını kulaklarında
hissederler.
Bu
şok edici durum karşısında bizim akıllı maymunlardan ilki görmemek adına hemen
gözlerini kapatır. Ancak şeytanın çığlıklarını duymaya devam eder.
İkincisi
ise hemen kulaklarını kapatır, ancak gözleri açık olduğu için şeytana bakmaya
devam eder.
Üçüncüsü
ise adeta dona kalır. Hiçbir şey yapamaz. Şeytanı hem görür hem de işitir. Ne
yapsın o da hemen elleri ile ağzını kapatarak kimselere söylememe yemini eder.
Her üç maymun da kendince önlem aldığını düşünse de bilirler ki kalpleri taşlaşacak. O nedenle ormanda bir söğüt ağacı bulup onun dalları arasına saklanırlar. Orada hareketsiz şekilde saatlerce dururlar.
Vakit
gece yarısını vurduğunda bu büyük sırrı saklamak ve kralları ile beraber
haklarını bu kötü lanetten kurtarmak adına, ellerini kapattıkları yerden
çekmemeye, sırrı saklamaya söz veririler.
İşte
o günden sonra insanlar gözlerini, kulaklarını ve ağzını kapatan üç maymun
gördüklerinde; bazı şeylerin sır olarak saklanmasının önemini daha çok anlar.
Efsaneler,
inanışlar ve gerçekler.
Önemli
olan hayatı paylaşırken gördüğümüz, duyduğumuz her ne varsa tümünü önce kendi
içimizde sindirmek.
Belki
bir parça üzerine düşünmek, belki biraz araştırmak.
Bizi ya da başkalarını ilgilendirmeyen hiçbir konuyu gereksiz yere bir başkasına taşımamak. Gerekli durumlarda sadece muhatabı ile iletişime geçmek. Ortada duyulmaması gereken özel bir sır varsa saygı duyup susmasını bilmek.
Kısacası
hayatın daha zarif yaşanacak hale gelmesi için katkıda bulunmak. Özellikle eleştiri
yaparken ya da öneri de bulunurken.
Bununla
beraber sosyal yaşam içinde gerekli sorumluluğa sahip çıkan, davranışlarında
dikkatli, düşünen, araştıran, yanlış ve kötü olanı düzeltirken bilgi ve
görgüden sapmayan, bildiklerini zarafetle aktarırken dinlemesini de bilen,
farkındalığı açık olarak yaşamak değil mi asıl olan?
Sevgiyle
kalın.
Belgin
ERYAVUZ
25.01.2023
Kaynaklar:
https://www.phrases.org.uk; https://dunyalilar.org; https://www.safaknakajima.com; https://www.neoldu.com; https://www.akademikakil.com; https://listelist.com.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder