11 Nisan 2023 Salı

YAZAR OLMAK UĞRUNA

İnsanlar zaman gelir idealleri ve hayalleri uğruna pek çok fedakarlığı göze alır.

İşte bu yazımda da öylesi bir güzel insanı konuk etmek istedim.

Kendisi benim de romanlarını çok severek okuduğum, sözlerinden alıntılar yaptığım ünlü bir yazar.

‘’Gideceğin yoldan eminsen, engeller 'dinlenme noktan' olmaktan öteye gidemez.’’ diyen ve bunu kendi yaşamında da bizzat uygulayan Paulo Coelho.

Sadece gencecik bir çocukken yazar olmak istediğini söylediği için ailesi tarafından zorla akıl hastanesine kapatılmışken üstelik.

Pes etmiş mi?

Hayır.

Aksine her defasında kararlılığı artmış.

‘’Yazarlık, topluluk içerisinde soyunmanın toplumca yadırganmayan formudur.’’ derken ne kadar doğru söylemiş.

Paulo Coelho, 1947 yılının sıcak bir Ağustos günü Brezilya’da doğar.

Çocukluk yıllarında günlük tutmaya başlar.

Çok genç yaşlardan itibaren yüreğinde taşıdığı yazarlık tutkusunu ve mücadelesini yaşamı boyunca hiç bırakmaz.

Ailesinde mühendisler ağırlıkta olduğu için; kendisinin çok genç yaşlardan itibaren istediği yazarlık tutkusu hep hor görülür.

Hatta bu konudaki ısrarları ve inadı yüzünden anne babası tarafından tam üç kez akıl hastanesine yatırılır.

Buradan defalarca kaçmaya çalışır.

Her defasında yakalanır.

Sonuçta gençliğinin baharında neredeyse iki yıla yakın bir süre orada kalır.

Kendisini anlamayan ailesi, tam ihtiyacı olduğu zamanlarda kalbini yoran sevgisizlik; hastanede kaldığı süre boyunca verilen sakinleştirici ve hatta elektroşoklar ruhunu derinden yaralar.

Ama hayallerinden asla vazgeçmez.

Yazarlığa başlamadan önce tiyatro yazarlığı ve yönetmenliği, bestecilik ve şarkı sözü yazarlığı yapar. Hatta ülkesindeki diktatörlük yıllarında yazdığı şarkı sözleri nedeniyle kısa süre gözaltına alınır.

Yıllar geçtikçe yazdığı şarkı sözleri sayesinde yavaş yavaş tanınır. Ardından bir süre gazetecilik deneyimi yaşar.

Ancak yazdığı ilk kitabı ülkesindeki 32 yayınevi tarafından reddedilir.

O dönemlerde çektiği acı, hissettiği umutsuzluk belki de onu daha çok kamçılar.

Ülkesinde, edebiyat çevreleri tarafından kendi dilini ustaca kullanmadığı bahanesiyle bir süre dışlanır. Ancak kitapları yurtdışında ses getirmeye başladıktan sonra, tanınıp kabul görür.

Otuz dokuz yaşına geldiğinde Hristiyanların Batı Avrupa'dan İspanya'ya uzanan geleneksel hac yolculuğunu yapar. Bu yolculuk sonrası yazdığı kitaplarla dünya çapındaki tanınırlığı katlanarak artar.

Eserleri dünyanın neredeyse her diline çevrilirken ünü gün geçtikçe artar. Bu da onun pek çok ödülü kucaklamasını sağlar.

1988 yılında yayınlanan Simyacı romanı sayesinde; en çok yabancı dillere çevrilen yazar olarak; Guinness Rekorlar Kitabı’na girmeye hak kazanır.

Duygusal yapısı ve duyarlı yaklaşımları nedeniyle hayatı boyunca yardıma muhtaç olan insanlara; en çok da çocuk ve yaşlılara; destek vermeyi bırakmaz.

Ünü arttıkça yazdığı romanlardan bazıları film şirketleri tarafından satın alınır.

Dünyaya, insanlara ve yaşamlarına farklı bir gözle bakmayı başaran yazar; geçmişinde yaşadığı tüm zorlukları sevgiyle kabullenir. Ödediği zor bedellerin kendi ruhunu şekillendirdiğine inanır.  Başarısının sırrını da bu bağlar.

Simyacı, Hac, Portobello Cadısı, Veronika Ölmek İstiyor, Casus, Zahir, Hippi, Kazanan Yalnızdır yazarın çok sevilen eserleri arasında.

Son sözleri yazarın sevdiğim bir sözüne bırakmak istiyorum.

‘’Tek yapmanız gereken dikkat kesilmek; hazır olduğunuzda çıkarmanız gereken dersler size ulaşacaktır. Eğer işaretleri okuyabilirseniz, sonraki adımı atmanız için bilmeniz gereken her şeyi öğreneceksiniz.’’

İşaretleri okuyacağımız nice anlarımıza ve farkındalıkla gülümseyeceğimiz yaşama!

Sevgiyle kalın.

Belgin ERYAVUZ

15.01.2023

Kaynaklar: https://tr.wikipedia.org; https://listelist.com; https://www.cnnturk.com; https://t24.com.tr.

 

 

 

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...