Yazarken araştırmanın en keyifli yanlarından bir tanesi de bana keşfedilecek yepyeni pencereler açması.
O
anda yazdığım konuya mini bir mola verip; heyecanla yeni merakımın peşinden
gitmeyi ve yeni şeyler öğrenmeyi seviyorum.
İşte
bu yazım da böylesi bir araştırma sonucu oluştu. Masmavi bilgi denizinde
gezinirken, kürekleri başka yöne çevirince karşıma tam 100 yıl önce başlayan bu
deney çıktı.
İlginç
olanı 100 yıl önce başlamış olması evet ama, tamamlanması için daha ne kadar bir
süre var dersiniz?
Tahminler
yaklaşık 1000 yılı daha olduğunu söylüyor.
Deyim
yerindeyse bu deney zamana meydan okuyor.
Dünyanın
en ilginç deneylerinden bir tanesi olan Zift Damlası deneyi ile tanışmaya hazır
mısınız?
Zift;
katran ve diğer organik maddelerin buharlaşması veya damıtılması ile elde
edilen; kolay kırılan, az ısı ile eriyen, katı, siyah, parlak renkli bir madde
olarak tanımlanır.
Akışkanlığı oldukça az olan ziftin suya oranla 20 milyar kat daha az akışkan olduğu belirtiliyor.
Bu
özel durum nedeni ile ziftin sıvı bir madde olduğunu savunanların yanında, katı
bir madde olduğunu iddia edenler de var.
Hal
böyle olunca dünya çapında uzun soluklu deneylerin yolunu açılır.
Hatta
bazıları deney olarak Guinness rekorlar kitabına bile girer.
O
halde gelin; Guinness Rekorlar Kitabı'nda "Dünya'nın en uzun süreli devam
eden laboratuvar deneyi" olarak listelenen deneye yakından bakalım.
Avustralya’da
yenilikçi öğretim yapısı ile tanınan Queensland Üniversitesi Matematik ve Fizik
Bölümü tarafından yapılan deneye 1927 yılında başlanır.
Üniversitenin ilk fizik profesörü olan Prof. Dr. Thomas Parnell, öğrencilerine katı gibi görünen bazı maddelerin aslında akışkan olabileceğini göstermek ister.
Bunun
için de teknelerde su yalıtımı için kullanılan katranın bir türevi olan zifti
kullanır. Oda sıcaklığında sert, hatta kırılgan olan, ancak küçük bir darbe ile
kolayca parçalanan zifti öğrencileriyle beraber önce ısıtır.
Sonra
ağzı mühürlenmiş bir cam huninin içine doldurur.
Tam
3 yıl boyunca çökelmesi için beklenir.
1930
yılında iyice çökelen ve soğuyan ziftin akmaya başlaması için huninin
boynundaki mühür kırılarak; cam bir fanusun altına konur. Dikkatle sınıftaki uygun bir yere yerleştirilir.
Aradan
yıllar geçer.
Tam
8 yıl sonra Profesör Parnell, ilk damlayı görür. Yıllar 1947’yi gösterdiğinde
ikinci damla düşer.
Gelin
görün ki sadece iki damlaya şahitlik eden Profesör, bir yıl sonra hayatını
kaybeder.
Deney
hala devam ederken, 1988 yılında odaya klima taktırılır. Bu durum damlaların
düşme süresinde farklılıklar yaratsa da; gelen haberlere göre en son 2014
yılında dokuzuncu damlanın düştüğünü belirtiyor araştırmacılar.
Elde edilen veriler bu deneyde 90 yılda 9 damlanın düştüğünü; ilk yedi damla için yaklaşık sürenin 8 yıl olurken; sonraki damlalarda 12,3 yıl ile 13,4 yıl arasında bir sürenin geçtiği kayıtlara geçer.
Şu
anda onuncu damla için hedef olarak 2027-2028 yılları gösteriliyor.
1944
yılında Dublin’de bir fizik grubu tarafından başlatılan bir başka deneyde;
ziftin her on yılda sadece bir kere damladığı tespit edilir.
Tüm
bunlardan önce 1914 yılında Galler bölgesindeki bir üniversitede başlayan deney
ise sonradan unutulur. İlginç olanı ise yeniden hatırlandığında tek bir damlaya
dahi rastlanmaması olur. Araştırmacılar bunun nedenini o eski yıllarda
kullanılan ziftin akışkanlığının çok daha az olduğuna bağlar. Bu nedenle de ilk
damlanın düşme yılı olarak 1000 yıl sonrası öngörülür.
Bazı insanlar tarafından sıra dışı ve hatta önemsiz gibi algılansa da bence yıllara meydan okuyan bu tarz deneyler önemli.
Üstelik
bence hayatta yapılan hiçbir araştırma gereksiz yere olmuyor. Verilen emeğin, araştırmanın
ve verilerin bir başka yerde, belki bir başka alanda; bir şekilde kullanılabileceğini unutmamak gerek.
Sevgiyle
kalın.
Belgin
ERYAVUZ
10.08.2023
Kaynaklar:
https://www.trthaber.com; https://evrimagaci.org; https://barisozcan.com.
Çok enteresan,araştırılsa bu konuda farklı mucizeler oluşabilir ..
YanıtlaSil