
Beyin
araştırmacıları bakın bunu nasıl açıklar?
Beynin
ön tarafındaki bir bölüm, biz farkında değilken; devamlı olarak etrafımızdaki
dünyayı tarar. Bulguları, geçmişteki deneylerle karşılaştırır.
İşte
bu olayda da kahramanımızın beyni; o günkü yangını, daha önceki senelerde
gördüğü diğer yangınlarla karşılaştırır. O anda Andy farkında değilken,
tarayıcı beyni 3 şeyin yolunda olmadığını fark eder.
İlki,
çıkan duman çoğu yangının aksine portakal rengindedir.
İkincisi
kapılar açıldığında hava normalde hızla dışarıya çıkması gerekirken hızla
binaya dolmuştur.
Üçüncüsü
ise ortamda hiç ses yoktur. Normal şartlarda ise oksijenle yanan yerlerde
mutlaka çatırtıya benzer bir sesin duyulduğunu her itfaiyeci bilir.
İşte
Andy’nin beyni, bu normal dışı 3 etkeni bir araya getirmiş ve diğer normal
yangınlarla karşılaştırmış; sonunda da ona bir uyarı işareti yollamıştır. Bu bir
rahatsızlık hissi ve bir içgüdüdür.
Olaydan
sonra bu konuda düşünen Andy, yangın sırasında yeri, binayı küçük film kareleri
gibi düşündüğünü ve işte tam da o anda içinin o rahatsızlık hissiyle kaplandığını
söyler.
Sonuçta
altıncı his diye bir şey gerçekten var. Üstelik olayla ilgili tecrübeler
çoğaldıkça, içgüdülerin doğru çıkma olasılığı da o derece artıyor.
Beynimizin
şahane kıvrımları bizi geleceğe bir şekilde karşı uyarıyor.
Hani
etrafta kimse yokken birden yalnız olmadığımız hissine kapılmak gibi. Başımızı
hiç çevirmeden diğer yönden bize bakan birisinin varlığını duyumsamak gibi. Ya
da saniyeler öncesinde aklımıza gelen bir kişiyle aniden karşılaşmamız gibi.
Tüm
bunların bilimsel bir açıklaması var.
Bazı
bilim adamları tarafından kabul görmese de bu duruma ESP (Extra-Sensory Perception)
yani ‘biliçsiz algılama’ ya da ’duyu dışı algı’ deniyor.
Yani
bizim kontrolümüz dışında bilinçaltımızın fark ettiği bir takım uyarılar var. Bunlar
beynimize bir şekilde sızıyor. Bu sebeple ‘duyusal sızıntı’ (sensory leakage) olarak
anılıyor. Tüm bunlar beynimizde kayda alınıyor ve sonra da bizi olası
tehlikelere karşı uyarıyor.
Dokunma,
koku, işitme, görme gibi farkındalıkla kullandığımız duyularımız aslında çok
daha geniş ve derin bir hissetme gücüne sahip.
Dolayısıyla
biz fark etmesek de etraftan toplanan o veriler, beynimiz tarafından kayıtta
tutuluyor. Yeri geldiğinde karşılaştırılıyor. Sonra da tıpkı o yangın örneğinde
olduğu gibi bize bir şekilde uyarı ile geri dönüyor.
Ne
kadar özel bir canlı olduğumuzu her defasında büyük bir şükran duygusuyla
anlıyorum. Böylece hayatımızın zor zamanlarını daha kolay geçirebilecek güce
sahip olduğumuzu fark ediyoruz. Ne kadar şanslıyız. Öyle değil mi?
Sevgiyle
kalın.
Belgin
ERYAVUZ
10.02.2017