Teorinin
ismi kadar verdiği mesaj da hayli etkili.
Tam
bir hayat dersi.
Bu
nedenle bilgi dağarcığımızda olmalı diye düşünüyorum.
Bu
teorinin babası Amerikalı Sundar Pichai.
Kendisi;
farkındalıkla ortaya koyduğu teorisi sayesinde; dünyanın en çok kullanılan
arama motoru Google’da CEO’luğa kadar yükselmiş.
Teorinin
ilk kıvılcımı bir restoranda kahvesini içerken yakalamış kendisini.
Başrolde
de uçan bir hamam böceği varmış.
Aniden
ortaya çıkan böcek yan masalardan birinde oturan bir kadına konar. Böceği gören
kadın çığlık atarak masadan kalkar. Bir yandan da eliyle böcekten kurtulmaya
çalışır.
Kalabalık
restoranda kadının hali herkesi etkiler.
Yemeklerini
kahvelerini bırakan çoğu kişi panik halinde oturduğu yerden kalkar. Bu arada
başroldeki hamam böceği bir başka kadının üzerine konmakla meşguldür.
Dolayısıyla
böcek korkusu masadan masaya neredeyse tüm restorana yayılır. Kimsenin gözü
yemeğini görmez olur. Tek bir hamam böceği neredeyse herkesi esir almış
gibidir.
Bağırmalar,
çığlıklar ve ani tepkiler birbiri ardına devam ederken; bir garson yardım
amacıyla kalabalığın tam ortasına girer. İşte o anda bizim hamam böceğimiz tek
hamlede garsonun üzerine zıplar.
Garson
restorandaki müşterilerin aksine; sakince üzerindeki hamam böceği ile kapıya
yürür ve dışarı çıkarak böceği uçurur. Panik havası yerini sükunete bırakır ve
müşteriler yemeklerine geri döner.
İşte
sıradan bir gün içinde yaşanan sıradan bir olay karşımızdaki.
Ancak
tüm bu olan biteni gözlemleyen Sundar, gördüklerini herkesten farklı algılar.
Farklı yönleriyle düşünür ve yorumlar.
Aklına
üşüşen sorulara bulduğu her cevap, onu teorisine bir adım daha yaklaştırır.
Tüm
bu kaosa sebep olan minicik uçan bir hamam böceğidir alt tarafı. Sorumlu
tutulabilir mi? Peki ya müşterilerin tepkilerine karşı garsonun sakinliğine ne
demeli?
İşte
bu sorular onu problemin ana kaynağına taşır. Aslında yaşanan olaydaki tek
problem, insanların yaşadıkları rahatsızlığı doğru yönetememeleridir.
Şöyle
bir düşünecek olursak, bu minicik örnek aslında hayatın genelinde yaşadığımız
her olayda var.
Her
birimiz karşılaştığımız olaylara farklı tepkiler veriyoruz. Aramızda
panikleyen, öfkelenen, sinirlenip ani tepki gösteren, tepkilerinde sadece sözle
yetinemeyip davranışlarını da ekleyenler var. Bunlar ne yazık ki sayıca hayli
çoğunlukta.
Sakinliğini
koruyan, tepkisini olayın tamamını kavrayıp, üzerinde düşündükten sonra
verenler de var elbette. Ama sayıları çok az.
Kısacası
her birimiz olaylar içinde baş gösteren problemlere farklı yaklaşıyoruz.
Haliyle farklı tepkiler veriyoruz. Tepkilerimizde ön yargı, ego gibi tehlikeli
argümanların varlığını da unutmamak gerek elbette.
Olayın
içindeki sorunu anlamaya çalışmak, anlık tepki vermektense çözüm yaratacak
yanıtlar bulmak asıl olan. Ve bunu başardığımızda o olay, olay olmaktan bile
çıkacak eminim ki.
Hani
hep mutlu olmayı istiyoruz ya. Hayat boyu tüm didinmemizi ona endeksliyoruz ya.
İşte mutluluğun yollarından biri de bu teori bana göre.
Problemi
doğru analizlerle yönetmeye çalışmak. Hatta fırsat olarak görüp, lehimize
sonuçlandırmayı hep hatırlamak. Lehimize sonuçlanmıyorsa da olabildiğince az
hasarla atlatmak. Teğet geçmek belki de.
Ne
dersiniz yapabilir miyiz?
Sevgiyle
kalın.
Belgin
ERYAVUZ
02.10.2017
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder