26 Kasım 2017 Pazar

HAMAM BÖCEĞİ TEORİSİ

Teorinin ismi kadar verdiği mesaj da hayli etkili.

Tam bir hayat dersi.

Bu nedenle bilgi dağarcığımızda olmalı diye düşünüyorum.

Bu teorinin babası Amerikalı Sundar Pichai.

Kendisi; farkındalıkla ortaya koyduğu teorisi sayesinde; dünyanın en çok kullanılan arama motoru Google’da CEO’luğa kadar yükselmiş.

Teorinin ilk kıvılcımı bir restoranda kahvesini içerken yakalamış kendisini.

Başrolde de uçan bir hamam böceği varmış.

Aniden ortaya çıkan böcek yan masalardan birinde oturan bir kadına konar. Böceği gören kadın çığlık atarak masadan kalkar. Bir yandan da eliyle böcekten kurtulmaya çalışır.

Kalabalık restoranda kadının hali herkesi etkiler.

Yemeklerini kahvelerini bırakan çoğu kişi panik halinde oturduğu yerden kalkar. Bu arada başroldeki hamam böceği bir başka kadının üzerine konmakla meşguldür.

Dolayısıyla böcek korkusu masadan masaya neredeyse tüm restorana yayılır. Kimsenin gözü yemeğini görmez olur. Tek bir hamam böceği neredeyse herkesi esir almış gibidir.

Bağırmalar, çığlıklar ve ani tepkiler birbiri ardına devam ederken; bir garson yardım amacıyla kalabalığın tam ortasına girer. İşte o anda bizim hamam böceğimiz tek hamlede garsonun üzerine zıplar.

Garson restorandaki müşterilerin aksine; sakince üzerindeki hamam böceği ile kapıya yürür ve dışarı çıkarak böceği uçurur. Panik havası yerini sükunete bırakır ve müşteriler yemeklerine geri döner.

İşte sıradan bir gün içinde yaşanan sıradan bir olay karşımızdaki.

Ancak tüm bu olan biteni gözlemleyen Sundar, gördüklerini herkesten farklı algılar. 
Farklı yönleriyle düşünür ve yorumlar.

Aklına üşüşen sorulara bulduğu her cevap, onu teorisine bir adım daha yaklaştırır.

Tüm bu kaosa sebep olan minicik uçan bir hamam böceğidir alt tarafı. Sorumlu tutulabilir mi? Peki ya müşterilerin tepkilerine karşı garsonun sakinliğine ne demeli?

İşte bu sorular onu problemin ana kaynağına taşır. Aslında yaşanan olaydaki tek problem, insanların yaşadıkları rahatsızlığı doğru yönetememeleridir.

Şöyle bir düşünecek olursak, bu minicik örnek aslında hayatın genelinde yaşadığımız her olayda var.

Her birimiz karşılaştığımız olaylara farklı tepkiler veriyoruz. Aramızda panikleyen, öfkelenen, sinirlenip ani tepki gösteren, tepkilerinde sadece sözle yetinemeyip davranışlarını da ekleyenler var. Bunlar ne yazık ki sayıca hayli çoğunlukta.

Sakinliğini koruyan, tepkisini olayın tamamını kavrayıp, üzerinde düşündükten sonra verenler de var elbette. Ama sayıları çok az.

Kısacası her birimiz olaylar içinde baş gösteren problemlere farklı yaklaşıyoruz.
Haliyle farklı tepkiler veriyoruz. Tepkilerimizde ön yargı, ego gibi tehlikeli argümanların varlığını da unutmamak gerek elbette.

Olayın içindeki sorunu anlamaya çalışmak, anlık tepki vermektense çözüm yaratacak yanıtlar bulmak asıl olan. Ve bunu başardığımızda o olay, olay olmaktan bile çıkacak eminim ki.

Hani hep mutlu olmayı istiyoruz ya. Hayat boyu tüm didinmemizi ona endeksliyoruz ya. İşte mutluluğun yollarından biri de bu teori bana göre.

Problemi doğru analizlerle yönetmeye çalışmak. Hatta fırsat olarak görüp, lehimize sonuçlandırmayı hep hatırlamak. Lehimize sonuçlanmıyorsa da olabildiğince az hasarla atlatmak. Teğet geçmek belki de.

Ne dersiniz yapabilir miyiz?

Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ

02.10.2017



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...