17 Aralık 2017 Pazar

KAPI ETKİSİ ya da GİRİŞ AMNEZİSİ

Hafızamız, yıllar içinde yaşanmışlıklarımızı sakladığımız en kıymetli hazinemiz. Anılarımız ona emanet. 

Anahtarı bazen duyduğumuz bir koku, bazen işittiğimiz bir müzik, bazen de okuduğumuz bir kitabın satır aralarına gizlenmiş özel kelimeler olabiliyor. Tam O ANda hazinemizin kilidi açılıyor ve anılar yumağı bizi kâh gülümsetiyor, kâh özletiyor, kâh kederlendiriyor.

Bu değerli hazineye bir şey olacağını, ileri yaşlarda kapağını hiç açamayacağımızı düşünerek endişeleniyoruz. Hele hele aşırı yoğunluk ve yorgunluktan dolayı bir odadan diğerine giderken ne yapacağımızı unuttuğumuz o anlarda; minik de olsa panik duygusu baş gösteriyor içimizde bir yerlerde.

Unuttuğumuz eşyalar, defalarca kontrol ettiğimiz ocaklar, altını tutturduğumuz yemekler bizi korkutmaya başlıyor. Çağımızın hastalığı Alzheimer’a yakalanma riski aklımızı sürekli kurcalayıp duruyor.

Oysaki bu anlık unutmalara ‘Doorway Effect yani Kapı Etkisi’ ya da ‘Giriş Amnezisi’ diyor konunun uzmanları.

Nasıl mı oluyor dersiniz?

Fiziksel ve zihinsel olarak ortam değiştirdiğimizde, o değişik yerde farklı şeyleri gördüğümüzde meydana geliyor anlık unutmalarımız.

Peki neden?

Çünkü beynimizin o yeni yere göre; uyum ve düşünme sürecini yeniden kalibre etmesi gerekiyor. Bunun için belirli bir süreye ihtiyaç duyuyor ki bu da anlık hafıza kaybına sebebiyet veriyor. O kısa sürede (biz neden unuttuğumuz için hayıflanırken) yeni yere odaklanıyor. Yeni bilgileri işleme alıyor. Bir öncekileri daha geri plana yerleştiriyor. Aslında makinamız tıkır tıkır işliyor.

Bu durum rutin olarak her gün yaptığımız işlerde geçerli değil. Onlara tüm dikkatimizi vermemiz gerekmediği için. Ancak rutin dışı yeni bir işte ona odaklanmamız lazım. İşte o anda beynimiz büyük eylemden çıkmak için devreye giriyor. Sanki bir önceki bilgiler kapı ardında kalmış ya da biz metaforik bir kapıdan geçmişiz gibi. Sonuç ANLIK unutmalarımız.  

Hepimizin gün içinde büyük eylemimize yardım edecek pek çok küçük eylemi var. Ve hepsinde beynimiz bu ileri geri gidişleri yaşıyor. Karmakarışık bir ortam içinde dahi; beynimiz, muhteşem geri dönüşlerle büyük eylemi gerçekleştirmemiz için yeterli zemini hazırlamış oluyor.

Üzerinde hala tartışılan ve fikir yürütülen çok taze bilgiler bunlar. Zaman ne gösterecek bilemiyoruz elbette; ama her bir adımda beynimizin o muhteşem çalışma tarzına daha bir adapte olduğumuz kesin.

Yine de 25 yaşından sonra katılaşmaya başlayan beynimizin esnekliğe ihtiyacı var. 

Üstelik biz izin verdiğimiz sürece daha az enerji harcayacağı yolu seçen beynimizi aktif tutmamız gerekiyor. Bunun için beynimizi çalıştırmamız, zihnimizi güzel bilgilerle beslememiz önemli.

Rutini kırmamız, yeni şeyler öğrenmeye hevesli olmamız, yapacağımız mini tekrarlar ve pratiklerle beraber; bedenimize iyi bakmamız yapacaklarımız arasında diye düşünüyorum.

Eğer bunu gerçeğe dönüştürebilirsek; unuttuğumuz anahtarlar, eşyalar, sözler, isimler, boş boş bakmalarımız daha da azalacak. Kendimize daha az kızacağız, daha az endişeleneceğiz.

Son olarak paylaşmak istediğim kısacık bir öykü var. Hayata bakışla, hayata değer vermekle alakalı.

Günlerden bir gün, bir kadın öğle tatilini yapan üç inşaat ustasının yanına gider. Hepsine tek tek ne iş yaptığını sorar. Birincisi tuğla üstüne tuğla koyduğunu; ikincisi duvar ördüğünü; üçüncüsü ise katedral inşa ettiğini söyler.

Aslında hepsinin yaptığı iş aynı. Ancak üçünün de hayata olan tutkusu, bakış açısı, düşünce yöntemi farklı.

İşte bizler de böyleyiz hayata karşı. Kimimiz geniş düşünüyoruz. Farklı algılıyor hatta kendimizi güzelce motive ediyoruz. Kimimiz ise fazla yorulmadan, en basitinden yolumuza devam etmeye çabalıyoruz.

Sonuç mu? Hepimiz aynı duvarı örüyor olsak da; katedral inşa ettiğimizi hissederek tuğlaları dizmek daha anlamlı değil mi?

Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ

12.10.2017




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...