11 Aralık 2017 Pazartesi

MUCİZE ‘HELA’ HÜCRELERİ (2/2)

Bu kadar güzel gelişime vesile olan hücrelerin sahibi Henrietta ne yazık ki tanı konulduktan birkaç ay sonra hayata veda ettiği için; hücrelerinin bu mucizevi gelişiminden haberdar olamaz.

Tüm bu gerçekleri kızı Deborah Lacks, annesinin ölümünden tam 25 sene sonra öğrenir. Uzun bir çalışmaya girişerek annesinin hücre yolculuğunun peşine düşer.

Bu muhteşem yolculuk Rebecca Skloot tarafından kaleme alınır.

Lise yıllarındayken mucize hücrelerden haberdar olan Skloot, üniversitedeki biyoloji eğitimini takiben cesaretle hücrelerin peşine düşer.

Yıllar süren araştırma azmi sonunda onu Henrietta’nın ailesine ulaştırır.

Hücre üzerine yazılan yüzlerce makaleyi incelemesi neredeyse on yıl sürer. Sonunda aileden aldığı izinle mucize hücrenin sıra dışı öyküsünü kaleme alır.

2010 yılında basılan ‘Henrietta Lacks’in Ölümsüz Hayatı’ isimli kitap dünya çapında ses getirir.

Ardından aynı isimli TV filmi çekilir.

Bu mucize hücreden bahsederken, bu işe vesile olan doktoru tek satırla geçiştirmek elbette olmaz.

Dr. George Gey, o yıllarda Johns Hopkins Hastanesi’nde laboratuar direktörü olarak çalışır.

En büyük amacı ise kansere çare bulmaktır.

Bu anlamda her gün yüzlerce hastadan aldığı doku örneklerinden elde ettiği hücreleri insan bedeni dışında yaşatmanın yollarını arar. İşte böylesi bir arayışın içindeyken, Henrietta’nın kanserli hücrelerine ulaşır.

İncelemeleri sonunda; 46 kromozomlu normal hücrelere karşın, eline geçen bu hücrelerin sürekli çoğaldıklarını gözlemler.

Bu müthiş sonucu neredeyse tüm dünya ile paylaşır. Hela hücreleri dünyanın dört bir yanındaki laboratuarlarda incelenip, çoğaltılmaya başlanır.

Her yeni inceleme, bir başka hastalığa derman olurken; tıp dünyasının adeta kaderi değişir.

İşte şimdilerde bile yaşayan MUCİZE HELA hücrelerinin serüveni böyle.

Bu gerçek bir mucize değil de nedir?

Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ

13.09.2017






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...