15 Ekim 2018 Pazartesi

HAZZIN TAKDİRİ (1/2)


Haz almak; yaşamın renkleri arasında gezinirken yüzümüzü gülümseten, içinde bulunduğumuz O ANA içtenlikle şükretmemize vesile olan güzelliklerin FARKINDA OLMAK demek.

Kendimizi mutluluğun tarifini yapacak kadar keyifli hissetmemiz demek.

Her türlü zorluk ve olumsuzluk arasında dahi bunu başarabilmek demek.

Adeta yaşam nedenimiz değil mi bu?

Her birimiz şartlarımızı onu yakalamak için zorlamıyor muyuz?

Peki aramızdan kaç kişi haz aldığı anları takdir ediyor?

O anı karşısına çıkaran kişiyi (ki bu kendimiz de olabiliriz), bir sebeple vesile olanı; gerçekten kalbi olarak takdir ediyor?

Bunu başaranların sayısı çok fazla değil kanımca. Keşke olsaydı.

Neden mi?

Çünkü kişinin haysiyetini korumasında önemli bir dayanak noktası olabilecek kadar kıymetli olan HAZZIN TAKDİRİni çoğumuz bilmiyoruz. Bunu başaranlar yaşama sıkıca tutunmayı hepimizden çok daha iyi biliyor ve uyguluyor.
Dünya üzerinde bunu hakkıyla yapanlar İtalyanlar. Özellikle Sicilya sakinleri.

O halde gelin hep beraber İtalya’ya mini bir seyahat yapalım. Hazzın takdirini başaranların yöntemini anlamaya çalışalım.

Ama tıpkı Goethe’nin dediği gibi önce Sicilya. Çünkü ‘Sicilya’yı görmeden, kişi İtalya’nın neye benzediğine dair net bir fikre sahip olamaz.’ diyor kendileri.

Sicilya, İtalya’nın en güneyinde küçük bir ada parçası. Depremler yaşayan, bombalanan ve hatta mafya tarafından yağmalanan bir liman kenti.

Tarihi geçmişi son derece doyurucu. Antik Roma’nın ve antik Yunan’ın üç bin yıllık tarihini içinde hapseden bu adada; zamanında pek çok bilim adamı ve iyi oyun yazarı yaşamış.

Geçirdiği onca savaş, travma ve yoksulluğa rağmen burada yaşayan çilekeş insanların tutunduğu TEK bir ÇIKIŞ NOKTASI olmuş. Ve bu sayede Sicilyalılar nesiller boyunca haysiyetlerini korumuş. Hayata sevgiyle tutunmuş.

Peki bu son dayanak noktası ne olmuş dersiniz?

Sadece ve sadece HAZZIN TAKDİRİ.

Dünyanın tüm kötü gidişatına karşı her zaman güzelliğe ve güzelliği yaratan şeylere değer vermişler.

Sanatın her alanında kendi güzellik ve keyif yaratma becerilerini geliştirmişler. Böylece ruhlarını parça parça onarmışlar.

Bu sayede içlerinde yanan minicik mutluluk ışığına dört elle sarılmışlar. Hissettikleri hazzı takdir etmişler. Giderek olumsuzluklara karşı daha dayanıklı ve cesur hale gelmişler. Hayatın her anına farkındalıklarını eklerken; hızdan olabildiğince uzak kalmışlar. Yaşadıkları yerin doğal ve tarihi güzellikleri arasında gülümsemeyi, mutlu olmayı, sevgilerini paylaşırken çoğaltmayı bir yaşam felsefesi haline getirmişler.

Ve belki de bu yüzden; gerçek hayatta çoğu insan kendi kişisel kimliğini anlamak, doğru analiz etmek için İtalya’yı seçiyor. 


Evet yanlış duymadınız İtalya.

Hepimizin tahmin ettiği gibi Tibet, Hindistan gibi mistik ve her şeyden uzak dağların zirvelerindeki yaşam şeklini değil. (devamı 2/2’ de)

Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ

09.07.2018

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...