Kendimizi
mutluluğun tarifini yapacak kadar keyifli hissetmemiz demek.
Her
türlü zorluk ve olumsuzluk arasında dahi bunu başarabilmek demek.
Adeta
yaşam nedenimiz değil mi bu?
Her
birimiz şartlarımızı onu yakalamak için zorlamıyor muyuz?
Peki
aramızdan kaç kişi haz aldığı anları takdir ediyor?
O
anı karşısına çıkaran kişiyi (ki bu kendimiz de olabiliriz), bir sebeple vesile
olanı; gerçekten kalbi olarak takdir ediyor?
Bunu
başaranların sayısı çok fazla değil kanımca. Keşke olsaydı.
Neden
mi?
Çünkü
kişinin haysiyetini korumasında önemli bir dayanak noktası olabilecek kadar
kıymetli olan HAZZIN TAKDİRİni çoğumuz bilmiyoruz. Bunu başaranlar yaşama
sıkıca tutunmayı hepimizden çok daha iyi biliyor ve uyguluyor.
Dünya
üzerinde bunu hakkıyla yapanlar İtalyanlar. Özellikle Sicilya sakinleri.
O
halde gelin hep beraber İtalya’ya mini bir seyahat yapalım. Hazzın takdirini
başaranların yöntemini anlamaya çalışalım.
Ama
tıpkı Goethe’nin dediği gibi önce Sicilya. Çünkü ‘Sicilya’yı görmeden, kişi
İtalya’nın neye benzediğine dair net bir fikre sahip olamaz.’ diyor kendileri.
Sicilya,
İtalya’nın en güneyinde küçük bir ada parçası. Depremler yaşayan, bombalanan ve
hatta mafya tarafından yağmalanan bir liman kenti.
Tarihi
geçmişi son derece doyurucu. Antik Roma’nın ve antik Yunan’ın üç bin yıllık
tarihini içinde hapseden bu adada; zamanında pek çok bilim adamı ve iyi oyun
yazarı yaşamış.
Geçirdiği
onca savaş, travma ve yoksulluğa rağmen burada yaşayan çilekeş insanların
tutunduğu TEK bir ÇIKIŞ NOKTASI olmuş. Ve bu sayede Sicilyalılar nesiller
boyunca haysiyetlerini korumuş. Hayata sevgiyle tutunmuş.
Peki
bu son dayanak noktası ne olmuş dersiniz?
Sadece
ve sadece HAZZIN TAKDİRİ.
Dünyanın
tüm kötü gidişatına karşı her zaman güzelliğe ve güzelliği yaratan şeylere değer
vermişler.
Sanatın
her alanında kendi güzellik ve keyif yaratma becerilerini geliştirmişler.
Böylece ruhlarını parça parça onarmışlar.
Bu
sayede içlerinde yanan minicik mutluluk ışığına dört elle sarılmışlar.
Hissettikleri hazzı takdir etmişler. Giderek olumsuzluklara karşı daha dayanıklı
ve cesur hale gelmişler. Hayatın her anına farkındalıklarını eklerken; hızdan olabildiğince
uzak kalmışlar. Yaşadıkları yerin doğal ve tarihi güzellikleri arasında gülümsemeyi,
mutlu olmayı, sevgilerini paylaşırken çoğaltmayı bir yaşam felsefesi haline
getirmişler.
Ve
belki de bu yüzden; gerçek hayatta çoğu insan kendi kişisel kimliğini anlamak,
doğru analiz etmek için İtalya’yı seçiyor.
Evet
yanlış duymadınız İtalya.
Hepimizin
tahmin ettiği gibi Tibet, Hindistan gibi mistik ve her şeyden uzak dağların
zirvelerindeki yaşam şeklini değil. (devamı 2/2’ de)
Sevgiyle
kalın.
Belgin
ERYAVUZ
09.07.2018
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder