14 Ekim 2020 Çarşamba

TÖREDEN GÖZYAŞI DAMLIYOR (2/2)


Ödüllü filmin kahramanı altmış dokuz yaşında, anlayışlı, sevgi dolu bir büyükanne.

İsmi Orin.

Yaşına göre hayli sağlıklı ve arı gibi çalışkan. Evin içinde ve dışarıda bir dakikasını bile boş geçirmiyor.

Büyük oğlu ve torunları ile beraber Nara dağının (Narayama) eteğinde küçük bir kulübede yaşıyor. Gelenek ve görenekleri herkesten iyi biliyor. Dolayısı ile bir süredir Narayama töresi için hazırlanıyor kendi içinde.

Büyükanne Orin’in iki oğlu ve onlardan torunları var.

Eşini kaybeden büyük oğlu tek yardımcısı, adeta eli ayağı.

Küçük oğlu ise onaylamadığı yaşam şekli, arkadaşları, ilişkileri ile onu çok yoruyor. 
Üstelik ondan olan torunu da babasının izinden gitmeye başlayınca; büyükanne son demlerinde bir şeyler yapıp, var olan sorunları gidermek istiyor.

Narayama’nın doruğuna gidip ölümü tek başına beklemeden hemen önce; ailesinin tüm fertlerini yaşamın zor ve keskin kılıcından korumak tek amacı haline geliyor. Bunun için de Japonlara has o sakinlik içinde; ailesinin tüm sorunlarını tek tek ele alıyor. Çözmek için her taşın altına elini koyuyor.

Öte yandan köyde yaşayan ve ayrılma yaşı geldiği halde töreye direnen, bu tarz acı terk edilişlere karşı çıkan yaşlılar da var.

Yine de büyükanne kimseyi dinlemiyor.

Ailesinin düzeni için çırpınırken bir yandan da sağlam ön dişlerini taşa vurarak kırıyor. Böylece ayrılık zamanı gelip gittiğinde, geride kalan sevdiklerinin daha az üzüleceğini düşünüyor.

Sonunda gitme vakti geliyor.

Başlarda Orin için kutsal olan bu yolculuğun, onu sırtında taşıyarak eşlik edecek olan büyük oğlu için tam bir eziyete dönüşeceğinden kimsenin haberi yok elbette.

Töreye göre bir gece önceden köyün ileri gelenlerinin de katıldığı bir tören yapılıyor. 
Orada zirveye giden yol ve törenin detayları öğreniliyor.

Ertesi sabah erkenden anne oğul yola koyuluyor. Yol boyunca aralarında tek kelime dahi konuşmayacak olmaları ise yine törenin bağlayıcı bir kuralı.


Attıkları her adım her ikisi için de tam bir sınav oluyor. Yolda karşılaştıkları manzaralar ise kalplerine düşen acı bir kor gibi içlerini yakıyor. Yırtıcı kuşlar, didiklenmiş bedenler, sağda solda ayaklarına çarpan kemikler ve dahası.

Nihayet büyükanne istediği yere ulaştığını anlıyor. Oğlundan kendisini yere indirmesini istiyor. Yol boyunca sırtında taşıdığı annesini taşların üzerine bırakan oğlu, yine töre gereği arkasına bakmadan oradan hızla ayrılmak zorunda olduğunu iyi biliyor.

Neredeyse birkaç yüz metre gidiyor ki gökyüzünden pamuk benzeri bembeyaz kar tanelerinin döküldüğünü fark ediyor, gözyaşları içinde. Efsane budur ya, yaşlıların terk edildiği gün yağan karın o ana değin yaşanan tüm acıları ve sıkıntıları silip götüreceğine, şans taşıyacağına inanılıyor.

Bu sevinçli haberi annesiyle paylaşmak isteyen oğul hemen geri dönüyor.

Peki filmin son karesinde ne oluyor dersiniz?

Büyükanne de efsaneye inanıp verdiği karardan cayıyor mu, yoksa usulca oğluna geri dönmesini işaret edip duasına devam mı ediyor?

Sonu bende saklı kalsın. Ancak filmi izlemek isteyenler için kaynaklar bölümüne sitesini koydum.

Ne diyelim hayat ve yaşarken bize öğrettikleri her defasında farklı açılardan düşünmemize vesile. Töreler ise toplumların bir dönemine damga vuran kurallar silsilesi. Bu arada acının sevgiye hükmedişi, sabrın umuda göz kırpması gibi yaşanan duyguların hepsi insanlığa dair.

Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ

13.07.2020








2 yorum:

  1. Çok güzel canım, filmi merak ettim sevgiler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kesinlikle izleyin derim Tülay hanımcığım, hem o bölge yaşamını hem de gelenek ve göreneklerini tanıma şansınız olur. Çok teşekkür ederim yorumunuz için. Sevgi ve saygımla.

      Sil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...