Eski zamanlarda bilgiye erişim şimdiki gibi kolay değildi.
Kısıtlı kaynaklar
arasında yeni keşiflerde bulunmak, zor problemleri çözüp geleceğin yolunu
aydınlatmak için daha çok çalışmak ve mücadele etmek gerekiyordu.
Oysa günümüzde aklımızı
kurcalayan her sorunun yanıtı bize sadece bir tık uzaklıkta.
Elimizin altında müthiş
bir bilgi hazinesi var.
Üstelik hepsine sadece
birkaç tuşa basarak erişebiliyoruz.
Ne kadar muhteşem bir
zenginlik.
Belki de bu yüzden; bana
göre bilgisayar kullanmak; tıpkı içinde sayısız, kıymetli kitabı barındıran
kocaman bir kütüphanenin kapısını aralayıp, içeriye dalmak gibi.
Ondan sonrası elimize
aldığımız kitabın sayfalarıyla bizim aramızda.
Muazzam bir keyif…
Elbette bugünlere kolay gelinmedi. Pek çok zeki ve çalışkan bilim insanı bu uğurda adeta ömürlerini feda etti.
Ben de şimdi sizleri
onlardan bir tanesi ile tanıştırmak istiyorum.
Karşınızda dünyanın İLK
bilgisayar programcısı.
Üstelik bir kadın.
Dünyanın tanıdığı
ismiyle Ada Lovelace.
Asıl ismi ise Augusta
Ada Byron.
Ünlü İngiliz şair Lord
Byron’ın kızı.
Sıra dışı bir karakteri
var.
Aynı zamanda eşi benzeri
görülmemiş bir vizyoner.
Zor ve hastalıklı bir
çocukluk dönemi geçirmiş. İradesinin terbiye edilmesi için,
annesi tarafından yerde uzun süre hareketsiz bir şekilde yatmaya bile zorlanması
bunlardan sadece bir tanesi.
Annesinin hezeyanları bir yana, çok erken kaybettiği babasına duyduğu özlem öte yana. Belki de hayatının çalkantılar içinde geçmesinde hepsinin izleri var.
Sayılara sevdalı.
Matematiğe gönül vermiş.
Bununla beraber şiiri
çok seviyor.
Dansa ise tutku
derecesinde bağlı.
Bu nedenle ona
‘Sayılarla dans eden kadın’ dememiz yanlış olmaz.
1815 yılının soğuk bir
kış günü doğan Ada, henüz 8 yaşındayken babasını kaybeder. Matematik düşkünü annesinin
gözetiminde, daha çok anneannesi tarafından büyütülür. Çocukluğundan itibaren
matematiğe büyük ilgi duyar.
Hastalıklarla dolu zorlu
çocukluğunda, geçirdiği kızamık sonrası bir de felç olur Ada. Bir yıl yatağa,
sonrasında bir süre koltuk değneklerine muhtaç kalır.
Ancak hastalıkları onu
yıldırmaz. Matematik tutkusunu ve teknolojik yeteneklerini eline geçen her
fırsatta geliştirir.
12 yaşındayken uçmak
istediğine karar verir. Hayaline ulaşmak için kanat yapımına girişir. En doğru
kanadı oluşturmak için kuşların anatomisini inceler. Hafif materyaller
araştırır.
Her bir sorun önüne
keşfedilmeyi bekleyen yepyeni kapılar açar.
Uçuş yolunu kısaltmak
için pusulayı düşünmesi; hatta buharı uçma sanatıyla bütünlemesi gibi.
Ada Lovelace, aristokrat
bir aileden geldiği için bir anlamda şanslıdır. Çünkü o yıllarda kadınlara
eğitim alanındaki neredeyse tüm kapılar kapalıdır. Ancak Ada özel olarak ünlü
araştırmacı ve bilim insanları tarafından matematik ve bilim alanlarında eğitilir.
Böylece yetenekleri ortaya çıkar. Özellikle 17 yaşından sonra matematik
alanında hızlı bir gelişme gösterir.
Hayatını değiştiren kişi ise Cambridge Üniversitesi’nin en büyük matematik profesörlerinden biri olan Charles Babbage olur. Kısa sürede onun çalışmalarının en büyük hayranı ve takipçisi konumuna gelir.
Beraberce matematik ve
mantık alanında pek çok çalışmaya imza atarlar.
Aklı, zekası, yeteneği,
analizci yapısı ve bilime şiirsel yaklaşımı sayesinde çok genç yaşta tanınmaya
başlar. Girdiği bilim çevrelerinde matematikçilerle, bilim insanları ile olan
iş ilişkileri, onları koşulsuz desteği ve ayrıntılı notları ile pek çok ilke
basamak yaratır.
Çünkü Ada’nın araştırmaları,
bilimsel makale, çeviri ve notları kendine özgü farklı bakış açılarını,
yorumlarını ve hayal gücünü temsil eden çok değerli argümanlar içerir. Bu
sayede pek çok bilim insanının yolu yeni buluşlarla açılır. (devamı 2/2’de)
Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ
15.04.2022
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder