Ömer Seyfettin’in sağlığı giderek bozulur ve güçten düşer. Bunu gören doktorları bol meyve ve üzüm hoşafı gibi tatlı besinler tavsiye eder. O dönemlerde, şeker bilinen bir hastalık olmadığı ve kesin bir teşhis konulamadığı için maalesef uygulanan tedavi yanlış kalır.
Ömer Seyfettin, Kadıköy
civarında yalnız yaşadığı evinde yemek yiyemez ve neredeyse yataktan kalkamaz
hale gelir. Süratle zayıflar. En yakın arkadaşı olan Ali Canip, Ömer Seyfettin’i
hiç yalnız bırakmamaya çalışsa da doktor tavsiyesi üzerine yediği bol meyve, şekerini
daha da yükseltir.
Geçen 3 yıl içinde hastalığı
iyice ağırlaşır ve durumu kötüleşir.
Bunun üzerine 4 Mart 1920
yılında Haydarpaşa Hastanesine kaldırılır.
2 gün sonra 6 Mart 1920
günü de gencecik yaşında hayata veda eder.
O sıralarda ne arkadaşları
ne de onu tanıyanlar bu üzücü kayıptan haberdar olmaz.
Ta ki zihinlere adeta
kazınan o anın fotoğrafı gazetelerde yayınlanana kadar.
Gazeteyi okuyan ve haberi görenler kıyameti kopar. Ömer Seyfettin’i tanıyanlar ve arkadaşları hastaneye adeta koşarak gelir. Ölümü edebiyat dünyasında acı bir şekilde yansımış olsa da gelenler her şey için artık çok geç olduğunu anlar.
Bu durum Ömer Seyfettin’in
yaşamı gibi ölümünün de tartışılmasına zemin yaratır maalesef.
Bazı kaynaklar; ünlü
yazarın hastanede yalnız başına ölünce ve tanıyanı çıkmayınca sahipsiz kabul edildiğini
belirtir. Bu nedenle hastane yetkilileri tarafından bedeni kadavra olarak
kullanılmış; hatta bu bağlamda yazarın başı bile gövdesinden ayrılmıştır.
Bazı kaynaklar ise
bedenine otopsi yapıldığını savunur. Açıklamalarında otopsi sonucuna göre Ömer
Seyfettin'in şeker hastası olduğu ve hastaneye yatmadan önce beyin kanaması
geçirdiği notları yer alır. İddia edilen fotoğrafın ise tıp fakültesinde çekilmiş
başka bir kadavra görüntüsüne ait olduğu belirtilir.
Gelin görün ki olaylar
bununla da bitmez.
Yalnız bir şekilde hayata
veda eden Ömer Seyfettin maalesef tek parça halinde dahi gömülemez. Kemikleri
başka bir kıtaya götürülür. Ancak ölümünden 19 yıl sonra kemiklerinin Asya'dan
Avrupa'ya nakli gerçekleştirilir.
Öykü ve makaleleri pek çok deri ve gazetede yayınlanan Ömer Seyfettin; kısacık ömrüne 10 kitap, 125 öykü sığdırır.
Yalnız Efe, Perili
Köşk, Bahar ve Kelebekler, Yüksek Ökçeler, Kaşağı, Efruz Bey, İlk Namaz, Ant,
Falaka, Ferman, Forsa, Kızılelma Neresi, Kütük, Pembe İncili Kaftan ve daha
niceleri…
Türk Edebiyatı'na bu
kadar çok sayıda eser kazandıran, aynı zamanda edebiyatımızın en çok okunan
yazarlarından olan Ömer Seyfettin’in kısacık hayatı ve dramatik sonu işte böyle.
Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ
03.04.2024
Kaynaklar: https://tdk.gov.tr; https://www.cnnturk.com; https://www.gzt.com; https://onedio.com; https://tr.wikipedia.org.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder