Atatürk’ümüzün hikaye kitaplarını büyük bir ilgi ile okuduğu ve masasından hiç ayırmadığı bir yazar.
Türk edebiyatının unutulmazlarından.
Sade dili, canlı ve
etkileyici satırları ile Yeni Lisan Hareketinin ve modern Türk hikâyeciliğinin öncülerinden.
Kişisel deneyimlerinin
yanında, etkilendiği tarihsel olaylarla kurguladığı öyküleri bugün bile
aklımızda.
36 yıllık, kısacık bir
ömür geçirmiş olsa da o yaşama sığdırdıkları bir o kadar çok.
Türk dilinin,
edebiyatının ve daha geniş anlamıyla kültür hayatının yönünü değiştiren bu
büyük adam ÖMER SEYFETTİN.
Çok şey başardığı halde
yaptıklarını hiç yeterli bulmayan yazarın; yaşamı kadar ölümü de hazin bir sonla
olmuş.
Yapayalnız hayata veda
eden usta yazarın; öldükten sonra başına gelenler ise kalplerde burukluk
yaratacak kadar üzücü maalesef.
1884 yılında Balıkesir'de
doğar Ömer Seyfettin.
Binbaşı bir babayla kaymakam
kızı bir annenin dört çocuğundan biridir.
Öğrenimine Gönen'de bir mahalle okulunda başlar. Babasının atanması nedeniyle ailece Gönen'den ayrılırlar. İnebolu ve Ayancık'tan sonra İstanbul'a gelip, dede konağına yerleşirler.
Sırasıyla Mekteb-i
Osmanî’ye, Askerî Baytar Rüştiyesi, Edirne Askerî İdadîsi ve son olarak
İstanbul’daki Mekteb-i Harbiye-i Şahâne'yi bitirir.
Mezuniyetinin ardından,
piyade asteğmeni rütbesiyle Selanik'te göreve başlar.
Derken İzmir’e tayin
olur. Tam bu aralarda Genç Kalemler'e katılır. 1911 yılında ‘Yeni Lisan’ isimli
ilk başyazısı imzasız olarak yayımlanır.
Balkan Savaşı'nın
başlaması üzerine yeniden orduya çağrılır.
Komanova’da Sırplar’a,
Yanya’da Yunanlılar’a karşı savaşır.
1913 yılında
Kanlıtepe’de Yunanlılar’a esir düşer. Atina yakınlarındaki Nafliyon kasabasında
tam on ay süreyle tutsak kalır.
Tarihler 17 Aralık 1913
gününü gösterdiğinde vatanına İstanbul’a geri döner.
Bu arada okumaktan ve
yazı yazmaktan hiç vazgeçmez. Öğretmenlik ve yazı yazma aşkı ömrü boyunca
aralıksız devam eder.
Döndüğünde annesi
ölmüş, babası ise yeniden evlenerek İstanbul’dan ayrılmıştır.
Kendisini bir anda çok
yalnız hisseder.
Askerlikten ayrılıp edebiyat öğretmenliği görevine atanır. Türk Sözü dergisinin başyazarlığına getirilir. Ardından Dil Araştırma Kurulu üyeliğine seçilir.
1915 yılında bir doktor
kızı olan Calibe Hanım ile evlenir. Bir kız çocukları olmasına rağmen
anlaşmazlıklar nedeniyle 3 yıl sonra evlilikleri sonlanır.
O yıllarda yaşanan
savaş ve gerekse kendi aile için sıkıntılarından kaçmak adına Anadolu’da uzun
seyahatlere çıkar. Ve her hafta en az bir öykü yazmaya çalışır.
Fakat 1917 yılında, o
dönem doktorların bir türlü teşhis edemedikleri amansız bir hastalığa
yakalanır.
Sonrasında neler mi
olur? (devamı 2/2’de)
Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ
03.04.2024
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder