4 Temmuz 2024 Perşembe

HAZİN SON (1/2)

Atatürk’ümüzün hikaye kitaplarını büyük bir ilgi ile okuduğu ve masasından hiç ayırmadığı bir yazar.

Türk edebiyatının unutulmazlarından.

Sade dili, canlı ve etkileyici satırları ile Yeni Lisan Hareketinin ve modern Türk hikâyeciliğinin öncülerinden.

Kişisel deneyimlerinin yanında, etkilendiği tarihsel olaylarla kurguladığı öyküleri bugün bile aklımızda.

36 yıllık, kısacık bir ömür geçirmiş olsa da o yaşama sığdırdıkları bir o kadar çok.

Türk dilinin, edebiyatının ve daha geniş anlamıyla kültür hayatının yönünü değiştiren bu büyük adam ÖMER SEYFETTİN.

Çok şey başardığı halde yaptıklarını hiç yeterli bulmayan yazarın; yaşamı kadar ölümü de hazin bir sonla olmuş.

Yapayalnız hayata veda eden usta yazarın; öldükten sonra başına gelenler ise kalplerde burukluk yaratacak kadar üzücü maalesef.

1884 yılında Balıkesir'de doğar Ömer Seyfettin.

Binbaşı bir babayla kaymakam kızı bir annenin dört çocuğundan biridir.

Öğrenimine Gönen'de bir mahalle okulunda başlar. Babasının atanması nedeniyle ailece Gönen'den ayrılırlar. İnebolu ve Ayancık'tan sonra İstanbul'a gelip, dede konağına yerleşirler.

Sırasıyla Mekteb-i Osmanî’ye, Askerî Baytar Rüştiyesi, Edirne Askerî İdadîsi ve son olarak İstanbul’daki Mekteb-i Harbiye-i Şahâne'yi bitirir.

Mezuniyetinin ardından, piyade asteğmeni rütbesiyle Selanik'te göreve başlar.

Derken İzmir’e tayin olur. Tam bu aralarda Genç Kalemler'e katılır. 1911 yılında ‘Yeni Lisan’ isimli ilk başyazısı imzasız olarak yayımlanır.

Balkan Savaşı'nın başlaması üzerine yeniden orduya çağrılır.

Komanova’da Sırplar’a, Yanya’da Yunanlılar’a karşı savaşır.

1913 yılında Kanlıtepe’de Yunanlılar’a esir düşer. Atina yakınlarındaki Nafliyon kasabasında tam on ay süreyle tutsak kalır.

Tarihler 17 Aralık 1913 gününü gösterdiğinde vatanına İstanbul’a geri döner.

Bu arada okumaktan ve yazı yazmaktan hiç vazgeçmez. Öğretmenlik ve yazı yazma aşkı ömrü boyunca aralıksız devam eder.

Döndüğünde annesi ölmüş, babası ise yeniden evlenerek İstanbul’dan ayrılmıştır.

Kendisini bir anda çok yalnız hisseder.

Askerlikten ayrılıp edebiyat öğretmenliği görevine atanır. Türk Sözü dergisinin başyazarlığına getirilir. Ardından Dil Araştırma Kurulu üyeliğine seçilir.

1915 yılında bir doktor kızı olan Calibe Hanım ile evlenir. Bir kız çocukları olmasına rağmen anlaşmazlıklar nedeniyle 3 yıl sonra evlilikleri sonlanır.

O yıllarda yaşanan savaş ve gerekse kendi aile için sıkıntılarından kaçmak adına Anadolu’da uzun seyahatlere çıkar. Ve her hafta en az bir öykü yazmaya çalışır.

Fakat 1917 yılında, o dönem doktorların bir türlü teşhis edemedikleri amansız bir hastalığa yakalanır.

Sonrasında neler mi olur? (devamı 2/2’de)

Sevgiyle kalın.

Belgin ERYAVUZ

03.04.2024

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...