8 Ağustos 2024 Perşembe

ACIMASIZ DENEY (3/3)

Her ne kadar acımasız olsa da elbette her bir deney ve sonrası yaşananlar; uzmanların tespitlerinde faydalı olur.

Bunlardan ilki deneklere verilen ilaçlar ve takibidir. Deneklere klinikte kaldıkları 129 gün boyunca 2100 adet farklı ilaç verilmiştir. Ama ilaç alım takipleri sağlıklı yapılmadığı için deneklerin hiç biri ilaç almak zorunda kalmaz.

Diğer bir tespit akıl hastalarına yapılan kötü muameledir. Hastane personelinin, hastaları gerek sözlü gerekse fiziksel olarak taciz ettiği;  hasta mahremiyetini adeta yok sayarak özellikle izledikleri; kendilerini değersiz hissettirecek davranışlarda bulundukları ortaya çıkar.

Bir başka tespitte ise görevlilerin hastalarla geçirdikleri zamanın mesailerinin sadece onda biri kadar olduğu yönündedir. Doktor veya asistanlar için bu süre çok daha kısadır. Günde sadece 7 dakika kadar.

Tüm bunların ışığında, ruh sağlığı bozulan kişilerin bir şekilde kliniğe kayıt yaptırmasının güvenilmez kişi damgası yemesi için yeterli sebep olduğu gerçeği ortaya çıkar. Aksine hastane personel ve yetkililerini bağlayıcı hiçbir etken yoktur. Çünkü istedikleri serbestlikte hareket edebilmeleri bunu gösterir.

Bundan cesaret alan bazı klinikler hata yapmalarının mümkün olmadığını söylerken, bir hastane yönetimi kendilerini ispat etmek adına farklı bir istekte bulunur. Buna göre yönetimin haberi olmaksızın yalancı hastalar kendilerine gönderilecek ve uzman doktorları yalancı hastaları gerçeklerinden kolayca ayırabilecektir.

David Rosenhan teklifi kabul eder.

Üç ay içinde hastane yetkilileri kendilerine başvuran 193 hastanın 41’inin yalancı hasta olduğunu savunurken; 42 kişiden de şüphe duyduğunu açıklar. Üstelik yalancı hasta olduğunu düşündükleri 41 kişiden 19’u için akıl sağlıklarının yerli yerinde olduğu konusunda görüş birliğine varırlar.

Fakat ne olur biliyor musunuz?

Aslında üç aylık süreç içinde Rosenhan söz konusu hastaneye bir tane bile yalancı hasta göndermez. Yani 193 hasta da gerçektir.

Bu sonuç karşısında psikiyatri alanında çalışan hemen herkes pes eder.

Rosenhan haklı çıkar.

Yıllar içinde deneye itiraz eden, eleştiren hatta yıllar sonra dahi deney hakkında olumsuz fikirlere sahip olanlar elbette vardır. Yine de kendilerini sorgulamaları gerektiğini düşünenlerin sayısının giderek artması olumlu bir gelişmedir.

Bir başka olumlu adım ise Amerikan Psikiyatri Birliği’nin, Akıl Hastalıklarının Tanı ve İstatistik El Kitabı adlı rehberini değiştirmesi olur.

Bu sayede akıl hastanelerinde sıkı bir reform yapılmasının önü açılır.

Günümüzde uzmanlara göre psikiyatri dünyasında sorulması gereken en önemli soru; normal olanın nerede bitip, hastalığın nerede başladığı sorusudur. Yani asıl olan bir insanın hangi noktada "üzgün", hangi noktada "depresyonda" olduğunu belirlemek olmalıdır.

Böylelikle keyfî tanı konması engellenirken, hastalar hangi kurumu tercih ederse etsin; aynı tanı ve tedaviyi alarak iyileşebilmelerinin önü açılmış olur.

Dünya Sağlık Örgütü 2019 yılı tahminlerine göre; dünya çapında yaklaşık 300 milyon depresyon, 50 milyon demans, 60 milyon bipolar ve 23 milyon şizofren hastası var.

Ülkemiz de ise 2018 yılı verilerine göre; yaklaşık 2 milyon bipolar, 3.2 milyon depresyon ve 300 binden fazla şizofreni hastası bulunuyor.

Bunların büyük bir kısmında, psikoloji ve psikiyatrinin yıllar içinde geliştirdiği tüm olumlu yöntemlerin; hastalıkların idare edilmesini ve hatta kimi durumlarda tamamen tedavi edilmesini mümkün kıldığını bilmek sevindirici.

Sevgiyle kalın.

Belgin ERYAVUZ

03.05.2024

Kaynaklar: https://onedio.com/haber; https://evrimagaci.org.

 

 

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...