25 Mart 2014 Salı

BU FREKANSLAR BİZE ÖZEL (3/3)

Bu derin konunun  son bölümünde, sıra hangi frekansları nasıl seçeceğimize geldi. Gelin beraberce keşfedelim. Çünkü zorlu hayat koşumuzda doğru frekans aralığında kalmak hepimiz için son derece önemli.

Kendimiz, düşüncelerimiz birer enerji olarak titreşimler yayarken; sadece yakın çevremizi değil, dünyamızı da bir şekilde etkiliyoruz. Bu titreşimler ne kadar düzgün ve doğru olursa, bu etkileşim de o denli güzelliklere doğru olacak. Bu nedenle her birimiz önemliyiz. Ve her birimiz önce kendimiz, sonra da dünyamız için bu durumu önemsemeliyiz diye düşünüyorum.

İnsan bedeninin doğal frekans düzeyi saniyede ortalama 300 titreşim civarında. Bu değerin artması telepatik kanallarımızın açılması anlamına geliyor. Şifa verenler, biyoenerji uzmanları, medyumlar, altıncı hissi ve duru görüsü çok kuvvetli olanlar bu kategoriye giriyor.

Bizler henüz emekleme devresindeyiz belki ama olsun. Doğru frekansları bulduğumuzda yaşam kalitemize yapacağı olumlu etkiler hepimize artı kazandıracak. 

Bu sayede;  
* Hastalıkları iyileştirmek,
* Organların beden içinde daha uyumlu ve sağlıkla çalışmalarını sağlamak,
* Gönül sesimizden anlayan ruh ikizimizi, yaşam arkadaşımızı bulmak,
* Mutlu bir evlilik yapmak ve onu sürdürmek;
* İş hayatımızda daha başarılı ve verimli olmak;
* Hayatı huzur içinde ve daha enerjik yaşamak;
* Üstelik kendi pozitif enerjimizle etrafımızdakilerin kalbinde sıcacık tebessümler yaratmak mümkün.

Ama bence asıl mesele; yanlış frekansların içindeyken, fazla vakit geçirmeden doğru frekansı yakalamakta. Bunu nasıl mı yapacağız? İşte yazımın can alıcı kısmına geldik.

Uzmanlar hepimizde bu gücün olduğunda hemfikirler. Hemen hepsi kendi iç sesimizi dinleyerek, farkındalığımızla kendimize en iyi gelen frekansı bulmamızın mümkün olduğunu belirtiyor. Tıpkı kas gücümüzü çalıştırır gibi beyin frekanslarımızı çalıştırmamız mümkün.

Bize sadece kalben inanmak ve uygulamak kalıyor. Öyle değil mi? Belki biraz yalnız kalmamız, belki kendimize biraz daha vakit ayırıp düşünmemiz gerekli bunun için. Ama olsun. Sonucuna değer bence.

Dikkat etmemiz gerekli bir başka nokta, yakaladığımız frekansı olumsuz etkilerden de korumak. Tekrar azalmasına engel olmak. Kısacası emek harcamak. Bir kere geldiğimiz bu güzel hayatın tadına keyfine olabildiğince varmak.

Çok stresli zamanlarımızda beynimizi alfa frekansına getirecek molalar vermek gerek en azından. Dinginliği yakalamak, pozitif enerjiyle dolmak adına. Bunu nasıl yapacağız? Tınıları harika soft bir müzik olabilir örneğin ya da sessizlikte kendimizle baş başa kalacağımız  o yalnızlık anları.

Kendimizi nasıl iyi hissediyorsak, onu yapmak en azından. Boş vermeden. ‘’Acelesi yok, şu işi de bitireyim; sonra.’’ deyip ertelemeden. Bir süreliğine gözlerimizi kapatalım. Derin nefesler alalım. Elimizden geldiğince duygu ve düşüncelerden uzaklaşalım. Yapılan deneyler bunun başarılı sonuçlar verdiğini ölçümlerle göstermiş. Çünkü zihnimiz yavaşladığında, hem ruhsal hem de bedensel anlamda kendimizi çok daha iyi hissediyoruz. Çok daha iyi konsantre olduğumuz için de, problemleri kolaylıkla çözüyoruz.

Ancak beynimizin dalga boyutları arasındaki geçişlerinde uyumun son derece önemli olduğunu da belirtiyor uzmanlar. Çünkü her bir frekans aralığımız; bilinç durumumuzun bir aşamasıyla bağlantılı çalışıyor. Eğer geçişteki uyum bozulursa sorunlar ortaya çıkabiliyor. Örneğin sürekli uykusuzluk çekenler; gerektiği zamanlarda delta ve teta frekanslarını yakalayamayanlar. Pazartesi sendromu da böyle bir tetiklemenin sonucu aslında. Adeta beynimizin içinde çalan kalk komutuyla aniden uyanmak. Üstelik baskılamak stresimize stres katıyor. Yani ani geçişlerden ve baskılama yapmaktan korunmak gerekiyor.

Durum onu gösteriyor ki; kendi beynimize ve frekanslarına söz geçirme gücüne sahibiz. Bunu yapabildiğimiz zaman; olaylara aşırı tepki göstermeden, heyecanımıza fazlaca yenik düşmeden, daha çok empati yaparak ve geniş bir aralıktan bakarak; yaratıcılığımızı her alanda konuşturan  bireyler haline gelebiliriz.

Kendi içimize yapacağımız her bir yolculuk bize eşsiz kapılar açacak. İç sesimize kulak verdikçe kendimizi, isteklerimizi ve hatta duygularımızı daha iyi tanıyacağız. Bu ise yaşamdan alacağımız keyfe keyif katarken; bir damlanın hareleri gibi etrafa yayılacak.

Daha huzurlu bir dünya için, hepimiz için doğru ve verimli frekanslarda kalmaya çalışalım mı? Bu karışıklık ve kaos ortamında zor olsa da gayret edelim mi? Ertelemeden hemen şimdi başlayalım mı? Ben kendi adıma hepsine kocaman bir EVET diyorum. Ve sizin cevaplarınızı dört gözle bekliyorum.

Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ

23.02.2014








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...