18 Temmuz 2016 Pazartesi

AKIL HASTANESİNDEKİ BENEKLER

Bu yazımla şahane bir kadını kucaklayacağız.

Kırmızı peruğu, çarpıcı kırmızı ruju ve kendisine sunulan hediyeleri bir çocuk sevinciyle kabul eden halleri ile sıra dışı bir karakter.

Tam olarak nev-i şahsına münhasır. 

Ruhu, hayata bakışı, algılama ve yansıtmaları oldukça farklı.

İşte karşınızda Japonların yaşayan en değerli sanatçısı.

Ressam Yayoi Kusama.

Lakabı ‘Benekli Kraliçe.’

Adeta yaşayan bir efsane.

Şimdilerde 87 yaşında.

Eserleri Pop Art tarzında.

Minimalizm'in atası olarak kabul ediliyor. Sürekli üretiyor. Resimlerinin yanında 600’ün üzerinde heykeli de var.

Eserleri ile bir ilke imza atmış. Şimdiye kadar yaşayan bir kadın ressamın eserlerine biçilen en yüksek bedeli alma şansını yakalamış.

2006 yılında ömür boyu başarı ödülüne layık görülmüş. Aynı zamanda Time dergisinin seçtiği 100 ünlü sanatçıdan bir tanesi kendisi.

Gerek yaşamı gerekse sıra dışı eserleriyle tüm dünyanın dikkatini çekmeyi başarmış. Neredeyse tüm Avrupa ülkelerinde tanınıyor. Amerika’da ise bir başka seviliyor.

Ve şimdi sıkı durun. Yaşamak için tercih ettiği yer neresi dersiniz?

Bir akıl hastanesi. Evet evet. Tam kırk yıldır bir akıl hastanesinde yaşıyor. Sadece kendi tercihiyle. Dediğine göre orada olmayı seviyor.

Bu ilginç kadının hayatına mini bir gezi yapmadan, yaşam sayfalarını aralamadan olur mu?

Yıl 1929. Japonya’da zengin bir ailenin kızı olarak dünyaya gelmiş. Ailesinin katı kuralları; annesi için babasını takip ederken o minicik yüreğiyle gördüğü aldatılma sahneleri; onu hayli etkilemiş. 10 yaşına geldiğinde sadece kendisinin gördüğü benekler; bir süre sonra bütün dünyasını kaplamış. Önceleri onlarla konuşuyormuş. Sonra da sanrılarını resmetmeye başlamış. O gün bugündür resimlerinde hep benekler olmuş. Giyiminde, kullandığı eşyalarda kısacası tüm yaşamında da.

Kısa süreli resim eğitimi almış almasına ancak pek sevmemiş. Resim hayatı, 
Amerika’lı ressam Georgia O' Keeffe'yi keşfedip, onunla iletişime geçince ise tamamen değişmiş. 29 yaşında kısıtlı bir bütçeyle Amerika’ya gitmiş. 15 yıl orada kalmış. Çok sıkıntı çektiği o yıllarda, çöplerden yemek bile yemiş. Yine de pes etmemiş. New York sanat alemine bir şekilde kendini kabul ettirmiş.

44 yaşında ülkesine dönmek zorunda kaldığında ise tercihi akıl hastanesi olmuş. Rahatsızlıklarıyla barışık olduğundan yaşama hiç küsmemiş. Yakınmamış. Aksine duygularını güçlendirdiği için hep kendisini sevmiş. Ve resim yapmayı hiç bırakmamış.

O kadar üretken ki. Yazdığı şiir ve romanlarla ödül almışlığı da var. Ünlü modacıların özel koleksiyonlarına tasarımlar yapmış. Dünyanın her tarafında açtığı sergilerle hep kendinden söz ettirmeyi başarmış.

Kendindeki kusuru muhteşem bir güzelliğe dönüştüren, hayata karşı dimdik  ayakta duran bir kadın. Şu anda 87 yaşında. Hala elinde fırçasıyla üretmeye devam ediyor. Verdiği yaşam dersi ve dünyaya dağıttığı renkli benekleri için alkışlanmayı hak ediyor bence.

Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ

29.05.2016







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...