22 Mayıs 2020 Cuma

BİTKİLERİN HİSLERİ MUHTEŞEM


Doğanın sessiz canları onlar.

Sadece yaprakları, gövdeleri, kökleri, çiçekleri, renkleri, kokuları ve duruşları ile varlıklarını gösterebiliyorlar.

Korunmasızlar.

Özellikle de dünyanın en vahşi canlısı yani insanoğlu karşısında.

Dalını, yaprağını elinizle kırsanız, çiçeğini ayağınızın altında ezseniz, gövdesini testere ile kesseniz de hiçbir şey yapamıyor.

Kaderine sessizce rıza gösteriyor.

Üstelik tüm bu kötü davranışlar onların yaşama olan tutkularını bozamıyor. Cesaretle, inatla kuru bir parçacık toprağa bile tüm güçleri ile tutunuyor, yaşamın kıyısında olduklarını bile bile direnmeye devam ediyorlar.

Henüz çocukken tezgahta kesilen bir patatesin mutfaktaki çiçekleri ağlattığını okumuştum. O gün bugündür mutfağımda çiçek yetiştirmiyorum.

Üzüntüsünden intihar eden bitkilerle ilgili araştırma yaparken bugün;  o bilginin ne kadar doğru olduğunu bir kez daha anlıyorum.

Peki ya orman yangınları?

Devasa alevlerin arasında kalan o güzelim ağaçların değil ağlamak nasıl da feryat figan haykırdıklarını, çaresizce yardım istediklerini düşünemiyorum bile. Belki de bu yüzden dünyanın herhangi bir yerinde bir orman yangını duyduğumda içim bir başka üzüntüye yarenlik ediyor.

Bir kısmımıza inandırıcılığı az gelse de; yapılan deneyler ve elde edilen sonuçlar bitkilerin duyarlılıkları konusunda her geçen gün bizleri daha da aydınlatıyor. Ortaya konan savları güçlendiriyor.

Bu alanda yapılan deneylerden en önemlisi 1966 yılında Amerika’da gerçekleşir.

Yalan makinesi mucidi elektronikçi Amerikalı Cleve Backster, eğitim verdiği okulda bir gece iri yapraklı bir bitkiyi yalan makinesinin elektrotlarına bağlar. Sadece vakit geçirmek amacıyla yaptığı deneyden aslında pek de tatmin edici bir sonuç çıkmayacağını düşünür. Bitkiyi sular. Hatta bir ara yaprağını sıcak kahveye sokar. Beklediği tepkiler gelmez. Birden aklına yaprağını kibritle yakmak gelir. İşte o anda bitkinin verdiği tepki ile yalan makinesinin ibresi tavan yapar.

Ortada herhangi bir yakma işlemi dahi yokken gerçekleşir bu olay. Şaşıran Backster, adeta düşüncesini okuyan bitkiyle karşı karşıya kaldığına inanmak istemez önce. Bu nedenle deneyin benzerleri defalarca tekrarlanır. Her defasında elde edilen sonuçlar birbirini destekler nitelikte çıkar.

Tasarlanan bir başka deney ise hayli ilgi çekicidir. Backster ekip üyelerine   bitkiler üzerinde uygulanmak üzere değişik görevler verir. Bir kısmı bitkilere ihtimamla bakım yaparken, bir görevli bitkilerden bir tanesini köklerinden söküp parçalar.

Ertesi gün tüm ekip deney yerinde toplanmaya başlar. Gece bitkiyi parçalayan görevli içeriye girdiğinde tüm bitkilerin bağırdığı, yalan makinesi ibresinin tavan yaptığı gözlemlenir.

Bu ve benzeri binlerce deney sonrası; bitkilerin sadece düşünce okumadığı, çevresinde olanlardan etkilendiği, araya giren mesafelerin bile bu hislerin yaşanmasına mani olmadığı, kısacası bitkilerin sevinci, acıyı, üzüntüyü hissettiği, hatta korktuğu ve bayıldığı tespit edilir.

Günümüzde dünyanın her yerinden pek çok bilim insanı bu konuya kafa yoruyor. 
Sonuçlar, görsel kayıtlar her defasında insan aklını şaşkınlığa uğratıyor.

Her bitkinin etrafına yaydığı bir enerji alanı var ki; bu enerjinin tespitinde Kirlian fotoğrafçılığı denilen çok özel ve hassas bir fotoğrafçılık tekniğinin kullanıldığını belirtiyor uzmanlar.

Karşımızda düşüncelerimizi okuyan, yapılan kötülüğü unutmayan, sevgiyi, ilgiyi, şefkati ve hatta kini, nefreti algılayan, yeri geldiğinde kendisine yapılan kötülük yüzünden üzüntüsünden intihar eden, öpüp sevildiğinde yaralanmış yaprağına ya da köküne rağmen yaşama sımsıkı tutunan ya da kendi suyunu yanındaki susuz arkadaşıyla paylaşan şahane canlılar var.

Doğanın muhteşem armağanları onlar.

Etraflarında olan bitenden bağımsız değiller; üstelik hem yakın hem de çok uzaktaki uyaranlara açıkça tepki veriyorlar. Hafızaları olduğu ve birbirleri ile iletişim halinde bulundukları için de verilen tepkilere hepsi katılıyor.

Bu tepkiler sadece kendi cinsleri ile de sınırlı kalmıyor üstelik. Yanlarındaki başka canlılara yapılan zalim davranışları da hissediyor, yeri geldiğinde ağlıyorlar. Savaşın en acımasız anlarının yaşandığı Çanakkale Zığındere’de yaşanan vahşete dayanamayan, acı çeken yaralılara üzüntüsünden gövdesindeki damarlar kıvrılarak sargı bezi şeklini alan servi ağacı gibi. (Bu özel ağacın öyküsünü bir başka yazımda ele alacağım.)

İlkel olsa da bütün bitkiler bir algıya sahip. Bir bitkinin aynı odayı paylaştığı bir örümceğe olan duyarlılığı, lavaboya kaynar su döküldüğünde ölen bakterilere olan duyarlılığı ile neredeyse aynı.

Doğanın sessiz ama bu muhteşem özellikli canlılarını sevmek, korumak ve kollamak için öyle çok nedenimiz var ki.  Gelin çocuklarımıza sevgi ve ilgiyle şımartılmış ağaçlar, neşeyle yapraklarını güneşe gösteren, çiçeklerini korkusuzca açan, etraflarına sıcacık gülümsemeler yayarak büyüyen yemyeşil bir dünya bırakalım.

Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ

07.01.2020

Kaynaklar: https://birparcatuhaftik.com; Peter Tompkins ve Christopher Bird imzalı Bitkilerin Gizli Yaşamı; https://bilimoloji.com; http://www.evrenindili.com; http://www.istanbulgazetesi.com.tr.




3 yorum:

  1. Çok güzel bir yazı olmuş hayatım.

    YanıtlaSil
  2. Belgin hanım çok güzel bir yazı olmuş diğer yazdıklarınız gibi.
    Bitkilerin canli olduklarını hissetmemenin sonuçları her daim hüsranlarla bitiyor.

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...