Hayatın
garip cilvesi olsa gerek. Belki de sadece bir tesadüf.
Esirler
arasında olup da cami inşaatında çalışan kişi, savaş sırasında iki kurşunla göğsünden
yaralanan kahramanımızdan başkası değildir.
Yine
kaderin cilvesi olsa gerek; sağ elini
kurtarmak için girdiği zorlu yolda; maalesef hem sol elini hem de özgürlüğünü
kaybetmiştir.
Hal
böyle olunca beş yıl süren esareti boyunca; Kılıç Ali Paşa'nın Tophane'de kendi
adına yaptırdığı camide amele olarak çalışmaya başlar.
Ayasofya’nın
küçük bir modeli olan caminin mimarı Koca Sinan'dır. Burada canla başla çalışır.
Başarılı olur. Özgürlüğünü yeniden kazanır. Yuvasına, o çok sevdiği ülkesine
umutla geri döner. Ama saraydan beklediği desteği alamaz.
Tüm
bu olumsuz durumlarda onu hayata bağlayan tek şey yazma hevesi olur.
Yazdıkça
iyileştiğini hisseder. Hatta bazı tiyatro eserlerinde İstanbul ve Türklerle
ilgili gözlemlerini de aktarır.
Bir
süre sonra evlenir. Artık bir sorumluluğu vardır. Ailesini geçindirmek amacıyla
her türlü işte çalışır. Ancak vergi memurluğu görevindeyken çıkan açık hesaplar
yüzünden başı yine derde girer. Kendisine yeniden esaret yolları görünür.
Tüm
bu iniş çıkışlı olaylara rağmen yazmaktan hiç vazgeçmez. Sonunda 1605 yılında
yayımlanan romanı ile şeytanın bacağını kırar.
Hepiniz
yazarı ve romanını aslında çok iyi tanıyorsunuz.
Hanları
şato, yel değirmenlerini dev sanıp onlarla savaşan; yarı kaçık, çokça akıllı
yaşlıca bir adamın öyküsünün anlatıldığı roman dünyaca ünlü Don Kişot (Don
Quijote).
Yazarı
da yıllara meydan okuyan İspanyol romancı, şair ve oyun yazarı Miguel de
Cervantes Saavedra.
Modern
romanın ilk örneği sayılan Don Kişot bugün bile keyifle okunuyor. Pek çok dile
çevrilen ve dünya edebiyatında ses getiren eserinde Cervantes aslında şövalye
kahramanlık öykülerini yerer. Çökmeye yüz tutan İspanyol toplumunu mercek
altına alır. Bu nedenle de bazı çevrelerce hiç sevilmez. Ünlü olduğu zamanlarda
dahi zenginliği tadamaz.
İşte
amelelikten yazarlığa uzanan zorlu bir yol.
İşte
tesadüflerin yeri geldiğinde verilen kararları sorgulattığı, acısı bol, hüzünlü
bir yaşam öyküsü.
Yazımı
Cervantes’in İstanbul üzerine yazdığı şiirden küçük bir alıntı ile bitirmek
istiyorum.
‘’
Elveda anlı şanlı İstanbul,
Elveda Pera ve Pelmas, Elveda
Chufiti merdiveni, ve hatta Guedi Elveda,
Güzelim Visitax Bahçesi, Elveda,
Santa Zofia dediğiniz büyük tapınak
Şimdi artık büyük bir mescitsin…’’
Sevgiyle
kalın.
Belgin
ERYAVUZ
05.04.2020
Kaynaklar:
https://www.turkedebiyati.org; http://www.hurriyet.com.tr; https://www.turktoyu.com;
https://www.haberler.com.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder