25 Ekim 2015 Pazar

YARGILAMAK MI ASLA

Öyle güzel bir öykü okudum ki; paylaşmak ve bakış açımızı biraz daha esnetmek adına bu satırlarım.

Hep yaptığımız şey ne yazık ki. Yüzeysel düşünüyoruz. Doğrusunu, eğrisini anlamadan, anlamak için çaba dahi göstermeden; yargının o keskin kılıcını çekiyoruz hemen.

Birisinin canı mı yanacakmış, başarısı mı gölgelenecekmiş, mutluluğu mu engellenecekmiş… Kimin umurunda?

Sizler de benim gibi düşünüyorsanız; gelin öykümüzün satırları arasında yol alalım. Alalım ki çıkaracağımız derslerle yaptıklarımızı daha net görelim.

Bir öğretmenin ders sırasında öğrencilerine anlattığı bir öyküyü bu.

‘’Şimdi bir okyanustayız. Seyir halinde bir gemi var ve güvertede eğlenen yolcular. Ancak birden çıkan fırtına geminin kaza yapmasına neden oluyor. Dibe doğru batarken, tüm yolcular panik halinde kurtarma botlarına koşuyor.

Bunların arasında evli bir de çift var. Hızlı davrananlar nedeniyle botta sadece tek kişilik yer kalıyor. Genç adam, O AN karısını geride bırakıp bota atlıyor. Eşi güvertede yapayalnız ve çaresiz. O ANda, tam o ANda dalgaların arasına karışıyor. Bir yandan da eşine sesini duyurma çabasında, son bir kez de olsa.

Öyküyü anlatan öğretmen tam bu noktada; kendisini pür dikkat dinleyen öğrencilerine döner ve genç kadının son sözlerinin ne olduğunu sorar.

Herkes kendince bir yorumda bulunur. Çoğu kendini yalnız bırakan eşine sitemkar sözler sarf ettiğini söyler. Sadece içlerinden tek bir öğrenci sessizce onları dinlemektedir. Öğretmen ona dönerek fikrini sorar. Aldığı cevap karşısında ise şaşırır. Çünkü çocuk doğru cevabı vermiştir. Ona göre; genç kadın eşinden çocuğuna iyi bakmasını, onu koruyup kollamasını dilemiştir.

Bunu nasıl bildiğini sorduğunda ise öğretmenine şu cevabı verir. ‘Annem de hasta olup bizlere veda etme günü geldiğinde babama benzer şeyler söylemişti.’

Sınıfa bir hüzün dalgası çöker. Ardından öğretmen öyküsüne devam eder. Bu kazadan sağ salim kurtulan genç adam; evine ve kızına kavuşur. Kızını tıpkı geride bıraktığı hayat arkadaşının istediği gibi, korur kollar. Gün gelip eşiyle buluşur.

Geride ise kızına çok değerli bir hatıra defteri bırakır. Oraya tüm duygularını dökmüştür. Amansız hastalığın pençesindeki eşini gemide terk edip gitmenin ne denli zor olduğunu, o derin sevginin nasıl da içini yaktığını anlattığı satırları kızını gözyaşlarına boğar. Babası kendisi için o en zor kararı vermiş ve hayata tutunup acılarını içine gömmüştür.’’

Öykümüz böyle.

Her olayın arkasında bambaşka bir yön olabiliyor. Bu nedenle aceleyle karar vermek, içimize sindirmeden karşılığını vermeye ve hatta suçlamaya, yargılamaya çalışmak bizlere hiç yakışmıyor.

Gerçek sevgide bunlara yer yok zaten. Arkadaşlarımız, dostlarımız ve sevdiklerimiz için dahi yaptığımız yargılamadan bir an önce vazgeçmemiz lazım. Aslında etrafımızdaki herkes için.

Çünkü geriye kalan sadece hoş bir seda olacak. Zarafetle yaşamak, sonrasında zarafetle anılmayı getirir ki; insanın bundan daha kıymetli hazinesi olamaz diye düşünüyorum.

Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ

20.08.2015







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...