Gittiği üniversitede öğretmenlerinin "öğrenmekten aciz ve isteksiz" olarak tanımladığı bir gençten, dünyanın övgüyle bahsettiği dev bir yazara dönüşmek…
Yaşam
tarzı, hayata bakışı ve sorgulaması, yıllar içinde her şeye rağmen
vazgeçtikleri, filozofluğu, askerliği ve dünyaya mal olmuş eserleri.
Onu
tanımadan, yaşamını araştırmadan, en azından bir eserini okumadan bir yanımız
eksik kalırdı gibime geliyor.
Sizler
de benimle aynı fikirdeyseniz; gelin usta yazarın hayat sayfalarını aralayalım.
Karşınızda
Lev Nikolayeviç Tolstoy.
Tolstoy
1828 yılında zengin bir ailenin dördüncü çocuğu olarak Rusya'nın Tula şehrinde
doğar.
Henüz iki yaşındayken annesini, dokuz yaşındayken de babasını kaybeder. Kardeşleri ile beraber akrabaları tarafından büyütülür.
1844
yılında Kazan Üniversitesi'nde hukuk ve doğu dilleri eğitimine başlar. Gelin
görün ki buradaki öğretmenleri tarafından "öğrenmekten aciz ve
isteksiz" olarak tanımlanır.
Çocukluğundan
beri gerçekleri incelemek isteyen ve öğretmenlerinin tavrını içine sindiremeyen
Tolstoy, birkaç yıl sonra üniversiteden ayrılarak doğduğu yere döner.
Bir
süre burada yoksul köylülerin arasında yaşar.
Sonra
Moskova, Tula ve Saint Petersburg'a defalarca gider. Bu arada Fransızcasını
ilerletir. Dönemin kuvvetli yazarlarının eserlerini okuyarak kendisini
geliştirir.
1851
yılında Kafkasya'ya gidip orduya kaydını yaptırır.
Pek
çok savaşa katılır. Orada yaşadıklarından, gördüklerinden, özellikle savaşın
acımasızlığından ve ölümden çok etkilenir. Kırım savaşı sonrası ordudan
ayrılır.
Tarih sayfaları 1852 yılını gösterdiğinde, neredeyse kendi gençliğinin hayali bir anlatımı olan ‘Çocukluk’ isimli ilk romanı yayınlanır.
Savaşın
peşine ilerleyen yıllarda Avrupa’ya yaptığı gezilerde şahit oldukları, halkın
yaşam şekli ruhunu bir kez daha yaralar.
Çalkantılı
ruh halini susturmak adına Petersburg'a gider. Yazmaya devam eder.
Derken
Batı Avrupa ülkelerinde uzun bir geziye çıkar. Almanya, Fransa ve İsviçre gibi
şehirlerde edindiği anılarını yazıya döker. Bu arada ünlü Fransız yazarı Victor
Hugo ile tanışır. Yazarın o sıralarda yeni çıkan ‘Sefiller’ romanını okur. Oldukça
etkilenir.
Ardından
yurduna geri döner.
Rus
köylü çocuklarının öğrenim ve eğitim göreceği yepyeni 13 okul kurar.
Ruhunun o deli çalkantılarının son bulduğuna inanır ve 1862 yılında evlenmeye karar verir. Seçtiği eş bir saray doktorunun kızıdır. Kendisinden tam 16 yaş küçüktür.
Bu
beraberlikten 13 çocuk dünyaya gelir. Çift çocuklarından üçünü bebekken, birini
beş, diğerini de yedi yaşında kaybeder.
Yaşamın
acımasız yanlarını gördüğü o yıllarda ‘Savaş ve Barış’ ile ‘Anna Karenina’ isimli
ünlü romanlarını yazar. Bu sıralarda en büyük yardımı ve desteği eşinden görür.
Artık
gerçekçi edebiyatın en büyük temsilcilerinden biri olarak kabul edilirken;
filozofluğu ve eğitime katkıları ile dünya çapında ün kazanır.
Başta
mutlu giden evliliği sonraki yıllarda, Tolstoy'un inançlarının giderek
radikalleşmesi nedeniyle sallanmaya başlar. (devamı 2/3’te)
Sevgiyle
kalın.
Belgin
ERYAVUZ
26.07.2024
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder