Yaşama kafa tutan, her türlü çetin yaşam şartını alt eden minicik bir canlı.
O
kadar küçük ki bedeni, görmek son derece zor.
Neredeyse
mikroskobik boyutlarda.
Düşünsenize
en büyükleri sadece 1.5 milimetre geliyor. Küçüklerinin boyu 0.1 milimetrenin
altında. Yeni doğan bir larva ise sadece 0.05 milimetre.
O
minicik bedende iki gözü ve beyni ile yaşam mücadelesi veriyor. Kalpsiz
kendileri.
Akciğerleri de yok. Nefesini bedeni yoluyla alıyor.
Dış
görünüşü buruşmuş bir silindire benziyor. Tıknaz bedenine bağlı tombul dört çift
pençeli bacak var. Bunlar sayesinde kum tanelerine, bitki yüzeylerine ya da
üzerinde yaşayacakları hayvanlara tutunuyor.
Dünyada
ilk defa 1773 yılında; Alman zoolog J. A. Ephraim Goeze tarafından keşfedilmiş.
O tarihten itibaren bilimsel araştırmaların en dikkat çeken canlısı olmuş.
Bilim
insanları tarafından su ayısı, deniz ayısı, yosun hayvancığı olarak anılıyor.
Ancak
bilimsel ismi ‘yavaş adım atan’ anlamına gelen TARDİGRAD.
Suyun
varlık gösterdiği her yerde yaşama lüksüne sahip.
Hem
de ne yaşam!
Aşırı
sıcak, aşırı soğuk, donma, kaynama, yüksek basınç ve hatta radyasyon onun için
tehlike arz etmiyor. Uzay boşluğunda dahi hayatta kalmayı başarıyor.
Kısacası
her şartta yaşama sımsıkı tutunuyor. Çünkü kendisi dünyanın en DAYANIKLI
canlısı. Birincilik kürsüsündeki yerini de kimselere kaptırmaya niyeti yok
gibi.
Neredeyse
on binden fazla farklı türü var.
Çoğunluğu
bitki ve mantarlarla besleniyor. Bunlar okyanuslardan, göllere; yapraktaki bir
çiğ damlasından nehirlere kadar akla gelen her türlü suda yaşıyor.
Etobur
olan az sayıdaki türü ise kanını emecekleri hayvanların üstünde, asalak olarak
yaşamını sürdürüyor.
Türler
arasında dişiler çoğunlukta. Üremeleri hayli ilginç. Yumurtalarının şekil ise
çok güzel. Nemli kalmak adına sahip olduğu bu özel şekiller, çok uçlu
yıldızlara ya da gamzeli kürelere benziyor.
Çok
ilginç bir başka özelliği daha var. Doğum anında sahip olduğu hücre sayısı
hayatı boyunca hiç değişmiyor. Aynı türdeki tüm bireyler aynı sayıda hücreye sahip,
yani sabit hücreli. Farklı türlerde ise hücre sayısı değişebiliyor.
Varlık
gösterdiği su kaynakları ve besinleri bitince, yaşam faaliyetini geçici olarak
durdurma yeteneğine sahip. Tamamen hareketsiz kalıp şartların düzelmesini
bekliyor.
Bu
bekleme süresi ne kadar mı?
Şimdi
sıkı durun. Şartlara bağlı olarak değişmekle beraber; bilim insanları neredeyse
YÜZ YILA kadar bekleyebileceklerini söylüyor.
Diğer
canlıların dayanamadığı ortamlarda dahi hayata tutunmayı böyle başarıyor. O minicik
bedeni ile adeta ölüme meydan okuyor.
Peki
bunu nasıl başarıyor?
Şartlar
zorlaştığında yarı-ölü evreye ( Cryptobiosis) geçiyor. Bir nevi kış uykusuna yatma
gibi.
Bu
evrede metabolizma hızı neredeyse sıfırlanıyor. Beden su oranını en alt
seviyeye çekiyor. Hal böyle olunca donmaktan, kurumaktan, radyasyondan,
çevresel toksinlerden kendini korumuş oluyor.
Bedenindeki
su azaltınca, kıvrılıp yeni bir şekil alıyor. Bu halde sabırla bekliyor. Ta ki
şartlar yeniden uygun oluncaya değin.
Dayanıklılık
skalasının bir numarası olan bu minicik canlının hayata tutunma becerisi,
bizlere çok güzel bir örnek. Bunu anlayan bilim insanları şimdilerde aşılar,
spermler, tohumlar üzerinde yoğunlaşarak; dayanıklılıklarını artırma yolunda
hızla çalışıyorlar. Bir adım ötesinde gezegenler arası seyahati bile mümkün
kılacak yepyeni gelişmelerin olması ise yakındır.
Ne diyelim
doğanın gizemleri hala keşfedilmeyi bekliyor. Azimle çalışmanın ve araştırmanın
getirileri ise tüm insanlığa müjdeler sunmaya devam edecek. Sağ olsunlar, var
olsunlar.
Sevgiyle
kalın.
Belgin
ERYAVUZ
09.04.2018
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder