15 Nisan 2024 Pazartesi

ÇOCUKTAN AL İYİLİĞİ


Geçenlerde tesadüfen denk geldiğim özel bir filmden bahsetmek istiyorum bu yazımda.

İçeriği öyle anlamlı ki paylaşmadan geçmek istemedim.

İsmi AYAKKABI.

Süresi çok kısa olsa da verdiği mesaj kalbimize iyi gelecek biliyorum.

Bir tren istasyonundayız.

Etraf kalabalık.

Seyahat edenler, oradan gelip geçenler, sevdiklerini karşılayan ya da uğurlayanlar.

O kalabalık içinde yaklaşık yedi sekiz yaşlarında, üstü başı perişan bir erkek çocuğu o kadar görünmez ki.

Kimsenin farkına varmadığı, telaşla yanından geçip giderken bakmadığı o çocuğun belli ki parmak arası terliği ile başı dertte. Tam yürürken ayağından çıkınca bir şekilde onarmak için tren istasyonunda bir taşın kenarına ilişir çocuk. Sattığı mendilleri yanına koyar ve tek giyeceği ayakkabı olan terliği eline alarak bir şekilde onarmak ister.

Büyük bir sebatla dener. Gelin görün ki terliğin altı fena halde kopmuştur ve bir daha ayağında durmasına imkan yoktur.

Çaresizlik içinde terliği elinden atarken o anda ne yapacağını düşünür çocuk. Çalışmalıdır çünkü.

Tam bu duygularla boğuşurken; birden gözü biraz ileride kendisiyle neredeyse aynı yaşlarda bir başka çocuğa ve onun pırıl pırıl parlayan ayakkabısına ilişir.

Yüzündeki o mahsun bakışla belki de kaderine içerler; kim bilir.

İyi giyimli erkek çocuğu eğilmiş yeni ayakkabısını elindeki kağıt mendille silmeye çalışırken, çocuğun babası yanına gelir ve elinden tutar.

Bizim yavrumuz adeta hipnotize olmuş gibi o ayakkabılara odaklanır. Bakışlarını bir an bile kaçırmadan ayakkabının yolunu takip eder.

Biraz ilerisindeki banka anne ve babasıyla oturan çocuğa, özellikle de ayakkabısına imrenerek bakar. Yüzüne öyle tatlı bir gülümseme yerleşir ki…

Bir an için kendi kopan terliğine sonra da çocuğa bakar yeniden. Çocuk elindeki mendille oturduğu bankta ayakkabısını silmeye devam eder. Belli ki ayakkabısı yenidir ve o da severek giymektedir.

O anda istasyonda trenin gelişini haber eden küçük çan çalmaya başlar.

Yavrumuz daldığı o düşten çanın sesiyle irkilerek kalkar.

Trene binecek yolcular da telaşla hareketlenir.

İyi giyimli çocuk ayakkabısını son bir defa daha parlatıp, çoktan kalkan anne babasının peşinden trene koşar.

Ancak kalabalık bir anda öyle bastırır ki çocuk ailesine yetişmek için koşarken, ayakkabısının teki ayağından fırlar. O kalabalık, itişme ve telaşlı yolcular bir yana, trenin kalkış sireni çalınca  çocuk geri dönüp ayakkabısını alacak fırsatı bulamaz.

Tren merdiveninde tek ayakkabısı ayağında kalakalır.

Tüm bunlara şahit olan yavrumuz, gördükleri karşısında bir anlık şok geçirse de hemen oturduğu yerden kalkar.

Gözlerini hiç ayırmadan baktığı ayakkabıya kadar koşar.

Telaşla yerden alır.

Yavaş yavaş perondan ayrılmaya hazırlanan trenin arkasından hiç düşünmeden koşmaya başlar.

Trendeki çocuk kendisine yardım etmek isteyen çocuğu fark eder.

Tren merdiveninden elini uzatırken, koşan yavrumuz tüm gayreti ile ayakkabıyı sahibine yetiştirme telaşına düşer.

Ancak tren gittikçe hızlanır. Yavrumuz ne kadar çabalasa da o ayakkabıyı sahibine yetiştiremeyeceğini anlar ve son bir gayretle ayakkabıyı tren merdivenindeki çocuğa doğru fırlatır.

Gelin görün ki trendeki çocuk ayakkabıyı yakalayamaz.

İki çocuğun mahsun bakışları o tek ayakkabı üzerinde birleşirken; beklenmedik bir şey olur.

Trendeki çocuk ayağındaki diğer teki çıkarır ve istasyondaki yaşıtına doğru atar. Ardından da sevgi ve tebessümle el sallar.

Trenin arkasından var gücüyle koşan yavrumuz şaşkınlıkla trendeki çocuğu izler.

Derken bakışları o bir çift siyah ayakkabıya takılır kalır.

Onları yerden alır.

Henüz bir saat önce hayal bile edemeyeceği o harika papuçlar artık elindedir. O da sevgi ve tebessümle trenin arkasından el sallar.

İşte kısa filmimiz bu kadar. İzlemeniz için kaynaklar bölümüne linkini bırakıyorum.

2018 yılında çekilen filimin yönetmeni Nehir Tuna.

Uluslararası kısa film yarışmasında ödül kazanan bu filmin yanında yine ödüllü başka kısa metrajlı filmleri de var genç yönetmenin.

Ben çok sevdim.

Defalarca izledim detayları kaydedip yazabilmek adına.

Yüreğime çok iyi geldiğini söylemeliyim. Çünkü iyiliğin olduğu her yerde dünyanın kurtulacağına olan inancım daha da artıyor.

Sevgiyle kalın.

Belgin ERYAVUZ

10.01.2024

Kaynaklar: https://www.youtube.com/watch?v=NXUgFwqTWwI.

 

 

 

3 Nisan 2024 Çarşamba

BİR ÜLKE ki TANIMAK GEREK (2/2)

Bhutan; sakinliği ve huzuru arayan, kendi içine dönmek isteyen kimi gezginler için; doğal güzellikleri ile gizli bir cennet aynı zamanda.

Mistik havası ile de tam bir tapınaklar ülkesi.

Bayrakları sarı ve turuncu renklerden oluşuyor. İki rengi birleştiren bölümde ise saflık ve temizliği temsilen beyaz bir ejder yer alıyor. Turuncu renk Budist inancını, sarı renk ise ülkenin laik bir yönetimi olduğunu simgeliyor.

Bizlere değişik gelse de kendi kuralları ile uyum içinde yaşamlarını sürdüren halk; her türlü olumsuzluğa inat mutlu yaşamı keşfetmiş gibi duruyor.

Peki nasıl oluyor da dünyada hiçbir ülkenin yapamadığını yapıyor ve mutluluğu ön planda tutabiliyorlar dersiniz?

Aslında Gayri Safi Milli Mutluluk, Bhutan hükûmetinin ana felsefesi.

İlk olarak 1970 li yıllarda geliştirildiği ve 1979 yılında Bhutan kralının Financial Times gazetesine verdiği röportajda ilk kez dile getirdiği görülüyor.

Ardından 2008 yılında Bhutan Anayasası'na hükûmetin ana hedefi olarak konuyor.

Üç yıl sonra ise Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından kabul ediliyor.

2012 yılında Bhutan Başbakanı ilk Dünya Mutluluk Raporu’nu yayınlıyor.

Buna istinaden aynı yıl 20 Mart günü ‘Uluslararası Mutluluk Günü’ olarak ilan ediliyor.

Gayri Safi Milli Mutluluk dört ana temadan oluşuyor.

Eşit ve sürdürülebilir ekonomik gelişme, çevrenin korunması, kültürün korunup tanıtılması ve son olarak iyi yönetim.


Detaylarında ise sağlık, psikolojik refah, eğitim, kültürel çeşitlilik ve esneklik, zaman kullanımı, toplumun canlılığı ve yaşam standartları gibi halkı gülümsetecek ve rahatlatacak donanımlar var.

Burada amaç, insanların küçük şeylere odaklanırken hayatlarında daha mutlu olmalarına olanak tanımak.

Tüm bu kurallar sadece yazılı olarak kalmıyor ve bizzat uygulanıyor. Sıkça tekrarlanan anketlerle halkın nabzı ve mutluluk derecesi ölçülüyor. Elde edilen veriler; farklı vatandaş grupları arasındaki mutluluğu ve hatta zaman içindeki değişimleri karşılaştırmak için de kullanılıyor.

Zaman zaman eleştirilere maruz kalsa da bu özel girişim dünya üzerinde pek çok ülkeye ayrıca rehberlik ediyor. Kanada, Brezilya, Amerika’da Seattle, Washington ve diğer eyaletler, Filipinler, Tayland bunlardan bazıları.

Unutmayalım ki karşımızda zorlu yaşam mücadelesi veren bir ülke var.

Ellerindeki kısıtlı imkanlara rağmen fakirliğin olmadığı, insanların gelir seviyelerinin mutlu olabilecekleri kadar olduğu bir ülkede, halkın mutluluğunu ön planda tutuluyor. İşte bu durumda olmaları da bence alkışı çoktan hak ediyor.

Ne diyelim darısı diğer ülkelere.

Sevgiyle kalın.

Belgin ERYAVUZ

28.09.2023

Kaynaklar: https://tr.wikipedia.org; https://onedio.com;  https://www.milliyet.com.tr; https://gasam.org.tr.

 

 

 

BİR ÜLKE ki TANIMAK GEREK (1/2)

Güney Asya'da denize kıyısı olmayan ilginç bir ülke var.

Hindistan ile Çin arasına adeta sıkışmış.

Başkenti Thimphu; aynı zamanda en büyük şehri.

En fazla su kaynağına sahip ülkelerden biri olsa da ülkede tarıma elverişli arazi hemen hemen yok gibi.

Uzun yıllar dışa kapalı, izole bir şekilde yaşadıkları için gelenekleri ve kültürel zenginlikleri hiç bozulmamış.

Günümüzde az gelişmiş ülke kategorisi listesinde.  

Bu olumsuz göstergeler arasında yine de ülkeyi ilginç yapan özellikler var. Ve bu özellikleri nedeniyle enine boyuna araştırılmayı hak ediyor diye düşünüyorum.

Adeta her türlü kötü şarta inatla ülkede kurulan ve dünyada tek olan mutluluk bakanlığı.

Evet doğru okudunuz, daha önce duymadığımız bir bakanlığa sahipler.

Ülke nüfusunun mutluluğunu ve refahını ölçen ve bunu her şeyin önünde tutan bir anlayışa sahipler.

Gelişimlerini Gayri Safi Milli Mutluluk ile ölçüyorlar.

Üstelik ormanlarının %60'ını koruma altında tutma kararlılığını anayasalarına ekledikleri madde ile sağlamlaştırmışlar. Hal böyle olunca diğer ülkelere inat sıfır karbon salınımları var.

İşte bu nedenlerle tanınması gereken bir ülke başlığını attım.

Satırları okurken diğer ilginç özelliklerine de şaşıracağınızdan eminim.


Karşınızda Btuhan Krallığı.

Meşrutiyetle yönetilen ülkenin lideri "Ejder Kral" ismi verilen Bhutan Kralı. 2005 yılında demokrasi adına yönetimden çekilip sembolik olarak anılmasına izin vermiş.

Dikkatli ve yavaş araba kullandıkları için; ülkedeki keskin virajlara rağmen; trafik lambası kullanılmıyor.

Plastik kullanımı 2015 yılından itibaren ülke genelinde tamamen yasak.

Neredeyse dünyanın en tehlikeli havalimanına sahip oldukları için buraya sadece 8 eğitimli pilotun iniş izni var.

Sigaranın içilmesi, üretilmesi, satılması tamamen yasak.

Halk kendi doğum günlerini kutlamıyor. Çünkü herkesin her yeni yılda bir yaş aldığı kabul ediliyor.

Sınırları içinde herhangi bir hayvanı öldürmek kesinlikle yasak olduğu için, halkın et ihtiyacı ithal olarak karşılanıyor.

Milli sporları okçuluk.

Ulusal hayvanları endemik bir tür olan takin. Biraz ineğe biraz keçiye benziyor ve başka hiçbir yerde görülmüyor.

Halkın deyimiyle burası tam bir 'Ejderhalar Ülkesi'.

Zorlu coğrafi yapısı nedeniyle Bhutan Krallığı kurulduğundan bu yana bir kere bile işgal edilememiş.

Anaerkil bir aile yapısına sahip. Bu bağlamda ailelerin ve işlerin başında kadınlar bulunuyor. Zor işler dahil neredeyse bütün işler kadınların denetiminde. Erkekler evlilikten sonra kadınların evine taşınıyor. Aile mirası da genellikle kadınlara bırakılıyor.

Son derece mütevazi yaşamı nedeniyle; kral halk tarafından çok sevilip sayılıyor. Sorunlarını ve ihtiyaçlarını kralla rahatça paylaşan halk da bu durumdan son derece memnun.

Anlayış, şefkat ve sevgi temelli Budizm öğretisi nedeniyle ülke genelinde suç oranı çok düşük.

Milli değerlerinin ve kültürlerinin kaybolmasını istemedikleri için herkes geleneksel kıyafet giymek zorunda.

Tüm sağlık ve eğitim hizmetleri her vatandaş için bedava. Ülkede evsiz insan yok.

Uzun yıllar dışarıya kapalı oldukları için ülke genelinde teknoloji oldukça az kullanılıyor. Örneğin dünyada televizyonun en geç ulaştığı ülke burası.

Yine de insanlar yaşamlarından son derece memnun. (devamı 2/2’de)

Sevgiyle kalın.

Belgin ERYAVUZ

28.09.2023

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...