Dünya üzerinde insanların kolayca iletişim kurabildikleri, hatta birbirlerini anlayıp sevdikleri tek bir dil var.
Müzik.
Duyguları
bir araya getiren eşsiz bir kaynak.
Müzik
sözcüğü dilimize Fransızca (musique) kelimesinden, Fransızcaya ise Eski
Yunancadan (mousikḗ) geçmiş.
Müzik,
sesin anlamlı titreşimler kazanmış sanatsal bir formu. Ve istisnasız tüm
toplumların kullandığı bu tek ortak dilin de bir alfabesi var.
Bu
alfabe yedi harften oluşuyor. İşte bizler müzik dilinin bu harflerine nota diyoruz.
Peki
notalar ne zaman ve nasıl ortaya çıkmış derseniz; beraberce eski yılların
tozunu kaldırmamız gerekiyor.
Çok
eski tarihlerde; Erken Orta Çağ döneminde (MS 6. yüzyıldan 10. yüzyıla kadar);
müzik sadece kilise ve ruhban sınıfının ilgilendiği bir uğraş olarak görülür.
Ve
o dönemde müzikle ilgili belgeler metin şeklindedir. Çünkü henüz notalar
yoktur.
Bu
nedenle ezgileri, melodileri icra etmek, bu işle ilgilenen kişileri hayli
zorlar.
Var olan ezgiler ya ezberlenir ya da doğaçlama yapılır. Ancak süreklilik sağlanması büyük bir sorundur.
Aslında
çok daha önceki dönemlere (milattan önceki yıllara) göz attığımızda; müzikteki
matematiksel gizemin bir şekilde keşfedildiği gözlemlenir.
Bu
gizemi çözüp yazıya döken kişi; ünlü Grek filozofu, matematikçi ve astronom; Pisagor
olur.
Rivayet
odur ki; Pisagor müziğin içindeki matematiği bir demirci dükkanının önünden
geçerken keşfeder.
Demirci
ustasının, demir döverken kullandığı aletlere göre değişik sesler çıkarması ilgisini
çeker.
Dükkanı kapattırır. Ustaya çeşitli aletler kullandırır. Çıkan sesleri inceleyip notlar alır.
Yine
de çıkan seslere isim vermeyi ilk düşünen Romalı filozof Boethius olur.
O
yıllarda dizideki seslerin her birini bir harf ile (A-B-C-D-E-F-G) isimlendirmek
gerektiğini ileri sürer.
Gelin
görün ki tarihi kayıtlar, notaların -si notası hariç- bugünkü şekliyle isimlendirilmesini
ilk önerenin, 33 yaşında İtalyan bir keşiş olduğunu gösterir.
Guido
D'AREZZO.
11. yüzyılda yaşamış, Orta Çağ müziğinin en büyük teorisyenlerinden biridir kendisi.
Müzikal
sesleri simgeleyen işaretlere duyulan ihtiyaçtan hareketle Guido, önce dört çizgiden oluşan yatay nota
çizgilerini icat eder.
Manastırda
bir grup koro öğrencisine ‘Aziz Lohannes Battista’ ilahisindeki mısraları kolay
öğretebilmek amacıyla, elinin parmaklarındaki çukurlara ve tümseklere metnin
ilk hecelerini yazar.
Söz
konusu çalışma bu nedenle müzik tarihinde ‘Guido’nun Eli’ olarak anılır.
Böylece
seslerin perdeleri ve yüksekliği tarif edilebilir hâle gelir. (devamı 2/2’de)
Sevgiyle
kalın.
Belgin
ERYAVUZ
06.02.2025
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder