15 Ekim 2018 Pazartesi

HAZZIN TAKDİRİ (2/2)


İtalya’yı görmüş olanlar bilirler. Orada yaşamın en güzel gökkuşağı renkleri vardır her daim.

Tarihi, tarihi yansıtan eski eserlere olan saygıları, sevgi dolu korumacı yaklaşımları, her biri bir romana ilham olacak kadar kıymetli eserlerle dolu müzeleri, adım başı çağlayan çeşmeleri, sıcacık küçük aile lokantaları, pizzaları, dondurmaları, sanata olan düşkünlükleri; Roma’dan Venedik’e; Napoli’den Capri adasına kadar her alanda kendisini hissettirir.

İtalyanlar yaşamdan zevk almasını bilirler. Çalışan kesimin dahi öğlen yemeği tatilinin üç saat olduğu bir ülkeden söz ediyoruz. Varın gerisini siz hesap edin.

Dolayısıyla orada bulunmak, size de hazzı tattırır. Farkında olmadan hazzın takdiri iliklerinize kadar işler.

Sonuç mu?

Dünyanın tüm olumsuzluklarına karşı yenilenmiş ışıltı dolu bir ruhla donanmak. Hele bir de oralara sürekli gidip gelme lüksünüz varsa, zamanla siz de ruhunuzun yaralanmış, hırpalanmış parçalarının kendiliğinden onarıldığını sevinçle fark edersiniz.

Burada verdiğim sadece bir örnek elbette. Bana göre önemli olan hayata BAKIŞ AÇIMIZ.

Bakıp da gördüğümüz şeylerdeki hazları FARK ETMEMİZ.

HAZZI takdir etmemiz.

Tıpkı geçmiş günlerde bir alış veriş sırasında denk geldiğim sakin beyefendinin tavrı gibi. Sıcak bir yaz günündeyiz. Büyük bir markette hayli kalabalık bir kasa kuyruğu var. Tam önümde elinde sadece gazete olan bir beyefendi; ikimizin önünde ise market arabaları tıka basa dolu insanlar var. Herkes sırasının gelmesini bekliyor.

Çoğu benim gibi sabırsız. Ama söz ettiğim beyefendi sakin. Gülümseyerek insanları izliyor ve sırasını bekliyor. Sinirlenmiyor. Kimseden izin isteyip öne geçmeye yeltenmiyor ki ben olsam yapardım. (Ah öğreneceğim çok şey var biliyorum.) Sonunda sıra ona geliyor. Sakince elindeki parayı kasiyere uzatıyor ve gazetesini alıyor.

Arkasından yetişip onu izlediğimi ve sakin tavrından dolayı çok takdir ettiğimi söylüyorum. Bana verdiği mini ders için de teşekkür ediyorum. Yüzüme içtenlikle bakıp o da bana teşekkür ediyor.

Aslında her şey bu kadar basit. Eğer böylesi bir ruh yapısına sahip değilsek, dünyanın neresinde olursak olalım hiçbir şey fark etmeyecek. Elimizdekilerin kıymetini bilmeden yaşam önümüzden akıp gidecek.

Gerçek yaşantımızda yaratmış olduğumuz karmaşalar her neyse, ondan kaçmak için arayışa çıkmak yerine; normal yaşantımızda kalıp, iyi insan olmaya ve sevgiyi çoğaltmaya çalışmak en uygunu.

Ta ki o karmaşaları hayatımızdan tamamen eleyene kadar.

Ta ki karmaşaların üzerine büyük dramatik durumlar yaratmak için hiçbir sebep olmadığını anlayana kadar.

Haz alacağımız nice güzellikler olsun dünyamızda. Hazları takdir edeceğimiz ruh yapımızla birlikte.

Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ

09.07.2018

Kaynak: Elizabeth Gilbert imzalı YE DUA ET SEV romanı.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...